25 Aralık 2010 Cumartesi
Türk Hava Yolları ve Caroline Wozniacki
Turk Hava Yollarının yeni Business Class yüzüymüş, 3 yıl boyunca reklam filmlerinde ve halkla ilişkiler etkinliklerinde Türk Hava Yolları’nı temsil edecekmiş, ağırlıklı olarak Avrupa`daki marka iletişiminde tenisseverler ile biraraya gelecekmiş, Barcelona ile İber yarım adasında, Manchester ile tüm adada, Eurolegue ve Caroline ile tum Avrupada, Kobe Brynat ile Amerikada adından sıkca söz ettirecek olan Türk Hava Yollarının Asya için düşündüğü birisi var mı acaba? Ya da ne kdar daha surecek bu sponsorluk anlaşmaları, nasıl bir butcedir anlaşmaların ardı arkası kesilmiyor, demek ki getirisi var ki bu kadar anlşama yapılabiliyor, ne diyelim helal olsun Turk Hava Yolları, yeni bombaları merakla bekliyoruz.
22 Aralık 2010 Çarşamba
Anıl Dilaver vs Aydın Yılmaz; Türkiye'de Genc Futbolcu Olmak
Bazen hiç beklenmedik anda, hiç beklenmdeik birisi cıkar ve gidişatı değiştirir, sizi ipten alır ya oyle bir mac oldu bu hafta Galatasaray için Konya'da. aynısını bundan tam 4 yıl önce 18 yaşında bir cocuk yapmıştı aynısını, Galatasaray'ın şampiyonluga uzandıgı o yıl, efsane son dakika gollerinin birine imza atmış, gelecegin Arda'sı olacagı konuşulmaya başlanmıştı. Aradan tam 4 yıl gecti ama hiçbirşey koyamadı oyununun ustune hatta geriye gittiği bile soylenebilir. Aslında fazlasıyla da sans buldu bu imkanı degerlendirmek için gerek F.Rijkaard gerekse Hagi her seferinde sans tanıyor ona, acıkcası bu saatten sonra bir işe yarayacagını da dusunmuyorum ben. İşte Anıl Dilaver'in futbol sahnesinde ışıldaması da onun gibi bir maca kısmet oldu hem de aynı takım karşısında, aynı stadda, aynı dakikalarda. Umarım sonu ona benzemez, yeterince fırsat bulur ve hakkını verir oldugu yerin. Uzun yıllar hizmet eder hem kendi camiasına hem Turk milli takımına.
Fakat maalesef ki genc futbolcunun bizim ülkemizde özellikle de İstanbul'da kendini, duruşunu koruyup gelecegi için ustune birşeyler koyması cok zor. Cunku bir anda malzeme bulan basınımız cok kısa surede harcıyor boyle gencleri. Nasıl mı? Şöyle ki bir genc cıkıyor bir macta kendini gosterme fırsatı buluyor, misal Fenerbahce'li Okan Alkan, güzel de mac cıkarırsa hemen ertesi gun butun gazetelerde o, bir hafta sadece o konusulmaya başlıyor, butun hayat hikayesi susluyor sutunları. Biraz dramatize edilip biraz popularite eklenip basın denen kazanda başlatııyor kaynatılmaya. Her gun ayrı bir gazetenin manşetinde "Mardin'in bagrından geldi yok oynacak ayakkabısı yoktu, tek hayali suydu buydu" Bir hafta once adınızı kimse bilmesin, bir hfta sonra butun medya organlarında sizden bahsedilsin, bu ister istemez genc oyuncularda bir rahavet, ne oldum havası yaratıyor. Bu sezon sadece iki macta 90 dakika oynayan bu genc yetenegin adı sonradan daha az zikredilmeye başlandı. Aynısı Anil Dilaver'de de "Arda'yı örnek alıyor, ondan 66 numarayı tercih etmiş ailesi onu Behlul diye cagırıyor, en buyuk hayali şu.." Aynı sekilde son bir haftanın konusu Anıl Dilaver farkettiyseniz oyunundan, eksilerinden, artılarından bahseden hiç kimse yok. Hep bir magazin peşindeyiz ülke olarak, basın da bunu iyi kullanıp servis ediyor. Böyle olunca da ışıltılı dunyanın havasına kendini kaptıran cogu genc kaybolup giidyor kendilerini daha buyuk puntolarla manşette goremeden. İşte bizim ülke olarak, basın olarak gencleri nasıl bir cırpıda tukettiğimizin kanıtı. İnşallah bu genc arkadaşımız da aynı yolda kaybolup gitmez.
Fakat maalesef ki genc futbolcunun bizim ülkemizde özellikle de İstanbul'da kendini, duruşunu koruyup gelecegi için ustune birşeyler koyması cok zor. Cunku bir anda malzeme bulan basınımız cok kısa surede harcıyor boyle gencleri. Nasıl mı? Şöyle ki bir genc cıkıyor bir macta kendini gosterme fırsatı buluyor, misal Fenerbahce'li Okan Alkan, güzel de mac cıkarırsa hemen ertesi gun butun gazetelerde o, bir hafta sadece o konusulmaya başlıyor, butun hayat hikayesi susluyor sutunları. Biraz dramatize edilip biraz popularite eklenip basın denen kazanda başlatııyor kaynatılmaya. Her gun ayrı bir gazetenin manşetinde "Mardin'in bagrından geldi yok oynacak ayakkabısı yoktu, tek hayali suydu buydu" Bir hafta once adınızı kimse bilmesin, bir hfta sonra butun medya organlarında sizden bahsedilsin, bu ister istemez genc oyuncularda bir rahavet, ne oldum havası yaratıyor. Bu sezon sadece iki macta 90 dakika oynayan bu genc yetenegin adı sonradan daha az zikredilmeye başlandı. Aynısı Anil Dilaver'de de "Arda'yı örnek alıyor, ondan 66 numarayı tercih etmiş ailesi onu Behlul diye cagırıyor, en buyuk hayali şu.." Aynı sekilde son bir haftanın konusu Anıl Dilaver farkettiyseniz oyunundan, eksilerinden, artılarından bahseden hiç kimse yok. Hep bir magazin peşindeyiz ülke olarak, basın da bunu iyi kullanıp servis ediyor. Böyle olunca da ışıltılı dunyanın havasına kendini kaptıran cogu genc kaybolup giidyor kendilerini daha buyuk puntolarla manşette goremeden. İşte bizim ülke olarak, basın olarak gencleri nasıl bir cırpıda tukettiğimizin kanıtı. İnşallah bu genc arkadaşımız da aynı yolda kaybolup gitmez.
18 Aralık 2010 Cumartesi
Türk Hava Yolları ve Kobe Bryant
KOBE BRYANT:
- 2009/2010 NBA Finalleri ''En Değerli Oyuncu''
- 2008 Olimpiyatları Altın Madalya
- 2007-08 NBA'in En Değerli Oyuncusu.
- 5 NBA Şampiyonluk Yüzüğü sahibi.
- ESPN kanalı tarafından verilen ESPY ödüllerinde 2010 yılında NBA'in en değerli oyuncusu seçildi.
- Erkek dergisi GQ tarafından 2009 yılında Yılın Erkeği seçildi.
- The Sporting News dergisi tarafından NBA'de 10 yılın sporcusu seçildi.
- Sports Illustrated dergisi tarafından gerçekleştirilen 2008 Yılı Spor İnsanı ödülünün finalistlerinden.
- NBA tarihinde 23 bin sayı atan en genç oyuncu
- Arka arkaya 12 defa NBA All Star kadrosunda yer aldı.
- 2 kez NBA All Star En Değerli Oyuncu seçildi.
- 2 kez arka arkaya NBA'in sayı kralı oldu.
- 8 kez All-NBA ilk beşinde yer aldı.
- 7 kez All-NBA Defansif Takımı ilk beşinde yer aldı.
- ABD Erkek Milli Basketbol Takımında yer aldı.
- 22 Ocak 2006'da bir maçta attığı 81 sayı ile kariyerindeki en fazla sayıya ulaştı. Bu 81 sayının 55'i ikinci yarıda kaydedilmişti.
- Kariyerinde 21 kez 50'nin üzerinde sayı attı ve Chamberlain ile Jordan'dan sonra bu alanda üçüncü sırada yer alıyor.
- Kariyerinde 104 defa 40'tan fazla sayı atma, 141 defa double double ve 16 defa triple double yapma başarısına erişti.
16 Aralık 2010 Perşembe
Türkiye Spor Toto Süper Lig; 16.Haftanın Ardından
YAZIK!! Hava soguktu futbol da bir o kadar soguk, hava da kar vardı tel tel atan, sahada ruhsuzlar takımı vardı tel tel dokulen. Sami Yen'de son mac oynanıyordu, nice başarılara sahne olmuş Ali Sami Yen Stadının hatrına burda oynan son lig macı olması hatrına tıklım tıklımdı tribunler. Adeta bir solen havası vardı samiyende, sadece sahadaki Galatasarylı oyuncular farkında değillerdi olayın, durumun. Kimse ne yaptıgını bilmez halde geziniyordu oylesine. Hele bir takım yoktu sahada 11 tane kendi kafasına takılan oyuncu vardı sadece. Ali Sami Yen'e veda macıymıs burda bir daha lig macı oynanmayacakmış, bu mabedin burda yaşanan o güzel gunlerin hatrına, bu sogukta burayı dolduran taraftarın hatrına azıcık kendimi vereyim diyen kimse goremedm ben sahada.
Öyle olunca da hem son derece zevksiz bir mac izledi bu guzelim taraftar hem de kahroldu izlerken, onun için de agızlarda tek bir tezahurat duyuldu; 'Sami Yen'in kemikleri sızlıyor'. Buna sebep olan oyuncuya da teknik ekibe de ve özellikle yönetime de hepsine YAZIKLAR OLSUN!!
15 Aralık 2010 Çarşamba
Sev Diyemem
Emre Altug - Sev Diyemem
Tek kelimeyle müthis bir şarkı müzüği ayrı sözleri ayrı güzel olmuş, hele sözlerindeki o vuruculuk bitiyor insanı; ''kalbimde duracağına yanımda olsaydın ya'' daha başka ne denebilir ki?
Sev Diyemem
Sevmedin beni ne yapayım
Zorla sev diyemem ya
Ben sana çok aşıktım
Sen de ol diyemem ya
Herkesin bir dengi var
Ben seninki değilmişim
Baksın gözlerin bana
Parlasın diyemem ya
Ben böyle geldim böyle gideceğim
Aynı şeyleri söyleyeceğim
Binip yalnızlar vapuruna
Gidip bir daha dönmeyeceğim
Ne yaptıysam olmadı
Gurursuz olamam ya
Bir gün seversin sandım
O gün gelmedi asla
Kalbimde duracağına yanımda olsaydın ya
Hayaline alışırım gerçeğin üzüyorsa
Ben böyle geldim böyle gideceğim
Aynı şeyleri söyleyeceğim
Binip yalnızlar vapuruna
Gidip bir daha dönmeyeceğim
Seni bir daha görmeyeceğim
Ben böyle sevdim böyle seveceğim
Aynı hislerle öleceğim
Binip yalnızlar vapuruna
Gidip bir daha dönmeyeceğim
Seni bir daha görmeyeceğim
13 Aralık 2010 Pazartesi
Bambaşka Bir Maç
Gecen günlerde gerek oyunuyla gerek sonucuyla bir mac butun futbol muhabbetlerine yon verdi. Namı diger El Clasico olan bu mucadelenin adı izleyenlere bircok şeyi anlattı. Öncelikle bu macın neden bir klasik oldugunu gorduk, biz deki gibi derbinin adının olay değil mucadele oldugunu anladık. Sonra 13 macta 10 galibiyet ve 2 beraberlik alıp hiç maglup olmayan takımın adı Real Madrid olsa bile Barcelona'nın bu seriyi 5 golle bozabilecegini dorduk. Mourinho'nun bile g.t olup dakikalarca agzından tek bir kelime cıkmadan ve en önemlisi de o artist adamın el kol hareketleri jest ve mimikleriyle ün yapmış şahsiyetin macın son yarım saatinde sabit durabildiğini gorduk. Bir takımı oynatmamanın rolu iyi pas yapmak oldugunu bir kez daha gorerek anladık. Zira Real Madrid'in 245 isabetli pasına, Barca 609 isabetli pas yaparak karşılık vermiş. Dünya'nın en popüler oyuncularından biri olan Cristiano Ronaldo'nun caesiz kalabildiğini gorduk, Almeria'ya 8 atmak kolay bizim macta boyle bir şey olması zor derken ki ruh haliyle mac anındaki ruh halinin nasıl birbirinden farklı oldugunu gorduk. Messi'nin insan olmadıgına bir kez daha şahit olduk.
Dünyannın en iyi kalecilerinden biri olan Casillas'ın yerden kalkamadıgını gorduk, Mourinho'nun takımının defansından beş gol sızabildiğini gorduk. Sergio Ramos'un profesyonel futbolculugunun bes gole kadar dayandıgını sonrasında mahelle maclarındaki cocuklara benzediğini saga sola saldırdıgını gorduk. Hayatta nerde olursak olalım buyuk konuşmammız gerektiğini, yarının neler getirceginin belli olmadıgını gorduk bir kez daha Mourinho sayesinde. Daha bir sene önce aynı stadda şov yapan adamın, mac sonunda esip gurleyen adamın nutkunun tutuldugunu gorduk. Kapak yapma deyiminin geldiği son noktayı gorduk. (bkz: “Sen tercümandın, tercümansın, tercüman kalacaksın) Kısacası bir futbol macından fazlasını izledik, futbolun asla sadece futbol olmadıgını, bir mucadeleden fazlasını gördük.
12 Aralık 2010 Pazar
11 Aralık 2010 Cumartesi
Futbolun Geldiği Son Nokta
Mac Öncesi; Barcelona- Real Madrid
Türkiye'de Futbolun Geldiği Son Nokta;
Maç Öncesi; Beşiktaş Bursapor
Bir hafta arayla iki maç; Gecen senenin İspanya şampiyonu Barcelona ve Real Madrid... Geçen sene Türkiye şampiyonu Bursaspor ve Beşiktaş..
Türkiye'de Futbolun Geldiği Son Nokta;
Maç Öncesi; Beşiktaş Bursapor
Bir hafta arayla iki maç; Gecen senenin İspanya şampiyonu Barcelona ve Real Madrid... Geçen sene Türkiye şampiyonu Bursaspor ve Beşiktaş..
10 Aralık 2010 Cuma
3D Televizyon Hem De Gözlüksüz
Siyah beyaz, renkli, tüplü, tam düz, plazma, LCD, HD, Full HD, LED, Full HD LED, 3D diye gelir televizyonun seruveni. En son teknoloji olan ve derinlik hissi veren 3D televizyonlar cıkmıştı en son piyasaya ama sadece özel bir gözlükle izlenebiliyordu. Bu da cazibesini azaltıyordu, düşünsenize evde oturup cekirtdek yiyip televizyon seyredip muhabbet edeceksiniz, gözünüzde gözlük tuhaf karşılanabilirdi. Bu konuda çözüldü en sonunda be Toshiba firması ilk gözlüksüz 3D televizyonu ürettiğini acıkladı. 30 ekran ve 50 ekran olarak piyasaya cıkacak olan televizyonların fiyatları mı? 30 ekran modelin 120 bin yen (1,400 dolar), 50 ekran modeli de 240 bin yen (2,800 dolar) civarında olacakmış.
7 Aralık 2010 Salı
Türkiye Spor Toto Süper Lig; 15.Haftanın Ardından
Yıllar sonra ilk kez Bursa macında Beşiktaş İnönü stadına misafr takım alınmasına karar verildi. Aradaki husumetin durumu belli, eger boyle bir karar alınıyorsa gerekli önlemler de alınmalıydı. İki bıcaklı yaralı, kavga furulutu, copların havada uçuştugu, biber gazlarının solundugu, Dolmabahce'nin savaş alanını andırdıgı bir hafta geride kaldı. Ne olursa olsun bazı şeyleri aşamayacagımızı kanıtladık bir kez daha.
Bu hafta futbolun unutuldugu bir hafta oldu. Şiddetin golgesinde gecti, heryerde kavga görüntüleri izledik. Geriye kalan notlar ise şöyle;* Bursa'nın Beşiktaş'a puan kaybettiği haftada Trabzon Buca karşısında kazanarak en yakın rakibiyle puan farkını beşe çıkardı ki bu da muthiş bir moral ve motivasyon sagladı takım için.
*Fenerbahce ise Karabuk'u devirip 3. sıraya yükseldi, Alex Karabuk'e attıgı golle Süper Ligdeki bütün takımlara en az bir gol atmış oldu.
*Galatasaray ise 3 puan aldı uzun zaman sonra, bir nevi pansuman oldu, yaranın hala kanayıp kanamadıgı ise haftaya belli olacak.
5 Aralık 2010 Pazar
Ülker Dankek Çikolatam
Ülker Dankek Çikolatalım, % 40 cikolata oranıyla yeni tadıyla tum marketlerde, blablablaaa. Birşey tutmaya gorsun bizim ülkemizde hemen ardından türüyor benzerleri. Benzerleri cıkıyor da bu kadar da benzerini yapmayın bu benzer değil aynı bkz: Eti Browni Intense, Bir de resimlerle bakalım;
Herseyi aynı olunca paketinin de farklı olması kacınılmazdı.
1 Aralık 2010 Çarşamba
Türkiye Spor Toto Süper Lig; 14.Haftanın Ardından
Bir takım düşünün ki son 5 macında sadece bir gol atmış ve bu takımın averajı eksilerde yani attıgı gollerden fazlasını yemiş. Ligin ilk yarısının bitmesine cok az kalmış ama hala ligin orta sıralarını zorluyor. Teknik direktor değişikliğine de gitmiş üstelik... Galatasaray'ın bu sene üst üste gelen sıkıntıolarına ilaç gibi gelecek bir mactı beklenen. Derbinin kazanılması yeni bir başlangıc yeni bir soluk yeni bir hava getirecekti takıma, taraftara. Ama olmadı, beş hafta sonra atılan ilk gol 90+3'de gelince 2-1'lik skorla maglup ayrıldı Galatasaray kendi sahasında. Son altı sezondur Sami Yen'de kazanamaayan Beşiktaş kazanmış oldu. Bunun gibi bir cok istatistiğin daha içine edilmiş oldu bu sene.
* Haftanın başka önemli macında Kayseri Bursa'ya 2-0 kaybetti. Beraberlik beklediğim bir mactı oyle de gidiyordu, taa ki 83. dakikaya kadar. İşte ne olduysa ondan sonra oldu ve Kayseri 2-0 kaybetti.
* İstatiskleri haksız cıkaran bir hafat oldu bu hafta ve Fenerbahce yıllar sonra hem de delasmanda İstanbul Buyuksehir Belediye'yi yenmeyi başardı.
* Haftanın başka önemli macında Kayseri Bursa'ya 2-0 kaybetti. Beraberlik beklediğim bir mactı oyle de gidiyordu, taa ki 83. dakikaya kadar. İşte ne olduysa ondan sonra oldu ve Kayseri 2-0 kaybetti.
* İstatiskleri haksız cıkaran bir hafat oldu bu hafta ve Fenerbahce yıllar sonra hem de delasmanda İstanbul Buyuksehir Belediye'yi yenmeyi başardı.
26 Kasım 2010 Cuma
New York'ta Beş Minare
Fragmanının Filmden Daha Güzel Oldugu Film;
İlk gun film izlemek risklidir, daha hakkında hiçbir geri dönüş almadan gider izlersiniz. Genelde bunu uzun suredir takip ettiğim mutlaka izlemeleiyim dediğim filmler için yaparım (bkz. Avatar) Neredeyse ilk kez boyle bir gaflete düştüm, o gun sinemaya gidesim vardı ve izlenebilecek tek film buydu, merak da ediyordum acıkcası. Kadroya baktım; Haluk Bilginer, Engin Altan Düzyatan, Ali Sürmeli gibi başarılı oyuncuların yanı sıra (Başrol oyuncularından biri olan Mustafa Sandal'ı görmezden geliyorum) ”Cehennem Silahı” filmiyle hatırlayacagımız bir Danny Glover, ”Yüzyüze” den Gina Gershon... Afişlerine baktım, profesyonel ellerden cıktıgı belli, biraz hatta biraz değil epey Amerikan filmlerinden cakma olmuş ama olsun sonucta filmin adı New York'ta 5 minare olsun o kadar dedim. Fragmanını izledim halikulade, cok basarılı olmuş. aksiyon sahneleri muthiş, konuya göz attım enterasan. Dedim neden olmasın, tamam yönetme, yapımcı ve başrol oyuncusu Mahsun Kırmızıgül olabilir ama malum tabular yıkılmak için vardır, önyargılı olmayalım izleyelim. Gittim izledim cıkışta söylediğim ilk cümle keşke sadece fragmanını izleseymişim oldu. Neden mi öncelikle filmin konusuyla film aynı yolda ilerlemiyor sonra Mahsun Kırmızıgül'ün okul yıllarında hiç edebiyat dersi almadıgı cok belli. Zira orda ogretilen ilk şey; paragraf ya da kompozisyon yazmaktır. Kompozisyon yazarken de ögrteilen ilk şey yazının bir giriş bir gelişme bir de sonucunun olması ve konudan sapılmadan o yolda ilerlenmesidir. Bircok konuyu aynı yola sokup haarmanlamaya calışmış Kırmızıgül, öyle olunca da bir konunun üstünde durulmamış. İçinde bir cok konu olsun ve bunların hepsi vurucu konular olsun, damardan girsin hassas noktalara değinilsin böylece daha cok izlensin, ilgi ceksin mantık böyle işleyince filmin gidişatı da bu yönde olmuş. Aslında bu durum yani işin hassaslık ve vuruculuk boyutu Mahsun Kırmızıgül'ün bir anda direk yönetmen, yapımcı, oyuncu olarak lambadabak girdiği sinema dunyasındaki yol haritası sanki yada her yönetmenin bir tarzı vardır ya Kırmızıgül tarzı da bu olsa gerek. Önce Beyaz Melek ile büyüklere saygı, dogudaki bu konualara olan hassasiyet, batıda millet yaşlıları onca eziyet yapılan huzurevlerine koyarken doguda baş tacı ediliyor mesajı, bir iki can alıcı işkence sahnesi, bir sunu da soyle yapalım biraz daha aglatalım gayretini izledik. Sonra Güneşi Gördüm ile türk kürt kavgası aynı duvarda daga cıkan ve askerde olan kardes resimleri, bir yandan töreler, bir yandan kardeş kavgaları yine damardan damardan girilme cabası. Türk sinemasında ne kadar fukara edebiyatı yapılırsa o kadar başarılı olur o zmana ne duruyoruz hadi aglatalım anlayışı. Son olarak da New York'ta Beş Minare ile bu tarzın tavan yapmış hali. az ona Amerika'ya gönderme yapalım, az islami terore, biraz da toreye giydirdik mi vermiş oluruz duyguyu anlayışı. Sonuc Mahsun Kırmızıgül'ün olay yaratan yeni filmi. Dikkat ederseniz tüm filmleri oyuncu kadrosu mükemmel. Hep usta isimlere yer verilmiş, neden konudan damardan giriyoruz bu insanları aynı filme de koyalım sükse yapmak nedir görsün millet.
Filmin tavsiye edilecek bir yeri yok ama sırf Haluk Bilginer'in muhteşem oyunculuguna bir kez daha hayran olmak için, amerikan filmleri tarzı aksiyon sahnelerini bir de türk filminde görmek için izlenebilir.
25 Kasım 2010 Perşembe
Körler Sağırlar Birbirini Ağırlar
Galatasaray ve Başiktaş bu senenin iki hayal kırıklıgı, iki takımda buyuk umutlarla başladı oysa sezona, Guti'li Queresma'lı Beşiktaş 6 galibiyet 3 beraberlik ve 4 yenilgiyle 6. sırada. Son 5 macında 2 galibiyet 2 beraberlilk 1 de maglubiyet almış. Galatarasay'ın durumu ise Beşiktaş'tan daha vahim; sadece 5 galibiyeti olan Galatasaray'ın 2 beraberliği var maglubiyet sayısı ise galip geldiği macların saysından 1 fazla ve 10. sırada. Üstelik son beş macında tek galibiyeti var 2 maglubiyet 2 de beraberlik, averajı ise -3 son beş macta ise 5 gol yiyip 2 gol atmış. Yani iki takımın hali de içler acısı, ikisi de lige tekrar tutunmak için galip gelmek istiyor, iki takım için de bu macın önemi 3 puandan fazlası, kazananaın moral motivasyonu üst seviyede olacak ve bir dahaki maclara ayrı bir havayla cıkacak, kazananın bu sezon ki ilk derbi galibiyeti olacak, kazanamayan ise özellikle Galatasaray olursa bu takım lige %99,9 havlu atacak, berabrelik ise iki takımın da işine gelmez. Atmosfer böyle, ben herşeye ragmen Kayseri karşısındaki futbolun %75ini oynadıgı takdirde Galatasaray'ın galip gelecegini düşünüyorum, yeter ki Hagi garantiye kacmasın defansıf bir takım cıkarmasın (hoş ofans için de pek alternatifi yok ama) Mantalite olarak Fenerbahce ya da Kayserispor maclarında oldugu gibi oynatsın takımı bu mactan galibiyetle ayrılması için yeterli. Gariban ülkemin 2 numaralı eglencesi bakalım sonuc ne olacak...
*fotograf sportifcumleler.blogspot.com imzalıdır
*fotograf sportifcumleler.blogspot.com imzalıdır
24 Kasım 2010 Çarşamba
24 Kasım Ögretmenler Günü
Tüm öğretmenlerimizin, öğretmen olmak isteyenlerin, bu meslek için yanıp tutuşanların, bu meslege gönül verenlerin, öğretmen olmak istiyorum ama ösym'de tanıdıgım yok diyenlerin, kpss'ye bu sene daha cok calışacagım seneye inşallah diyenlerin, içinde birilerine birşeyler öğretme aşkı olan herkesin ögretmenler günü kutlu olsun.
23 Kasım 2010 Salı
Türkiye Spor Toto Süper Lig; 13.Haftanın Ardından
Kısa sure önce Fenerbahce kariyerinde ligdeki 100.golune ulaşmıştı Alex ve Fenerbahce'nin bu alanda en cok gol atan yabancı oyuncusu olmuştu. Super ligin 13. haftasında Bucaspor'la oynayacak olan Fenerbahce için bu macta atılacak ilk gol Fenerbahce'nin lig tarihinde 3000.golü olacaktı. Bir Galatasaraylı olarak bu gol Fenerbahce'den kime nasip olsun diye sorulsa hiç şüphesiz direk Alex derdim. Öyle de oldu daha macın hem de 30. saniyesinde Alex'in éalın bu da 300.gol dediği muthiş golu geldi" Öyle ki ben daha yeni televizyon karşısında istifimi alamamış maviler mi sarılar mı Fener diye düşünürken geldi gol. Sonra ilk yirmibes dakika saydırmaya devam etti Alex; 3001, 3002 diye.. Bir an hiç durmayacak sandım, ilk yarım saatte bu maca alt oynayan herkesin kuponunu yatıran adam oldu Alex.
İlk üç golden sonra Fenerbahce'de bu macta başka kim gol atsın deseler ancak bu kadar olurdu, sakatlıktan cıkan Niang'ın forma giydiği ilk macta gol atması tekrar formuna yaklaşması açısından moral olarak cok önemliydii oldu. Müzmin yedek Semih'in yine sonradan girdiği macta golle buluşması her zaman onmelidir. Fenerbahce için cok güzel bir hafta oldu, gerek 3 puanı 5 golle almaları gerekse üst sıralardaki tüm takımların puan kaybetmesiyle bu haftaki kazancın 3 puandan fazla olması Fenerbahcenin bu hafta ne kadar kârlı cıktıgın göstergesi.
Beşiktaş kendi sahasında Konya ile karşılaştı bu hafta, 1-0 geriden 2-1 öne gecmesine ragmen berabrelige razı oldu, son 3 maclık seride galibiyet beraberlik galibiyet olarak surdurdugu grafiğine bareberliği ekleyerek istikrarını bozmadı, şaka bir yana 4 haftadır maglubiyetleri yok sanırım bir daha ki hafta sıra pna gelmiş gibi gorunuyor bu tabloda. Hani bazen tek bir resim cok şey anlatır ya Beşiktaş'ın durumunun özeti de bu resim şimdilik.
Haftanın en önemli macı, sonucu en cok merak edilen macıysa Kayseri de oynandı, bu mac gecen sezon Ali Sami Yen'de oyanan Galatasaray Bursaspor macını hatırlattı bana, o macın arından nasıl olur da bu mac golsuz berabere biter demiştim aynısını bu macta da diyorum. İki takımda onca pozisyona girdi, ceza sahasına bir cok orta yapıldı, kornerler serbest vuruslar, bir macta olabilecek hersey vardı macta ama koca 90 dakika tek bir gol olmadı. Aslına bakarsanız macın hakkı berabrlikti ama golsüz beraberlik değildi. Bu arada hakemin de hakkını vermek lazım ancak bu kadar rezil bir mac yonetilirdi onu da başardı.
Kısa Kısa:
* Bursa gecen hafta Galatasaray'ı Sami Yende 2-0 yenen Manisa'yı hem de Manisa da 2-0 yenmeyi başardı. İşte fiksturde Galatasaray'ı takip etmenin bir diğer avantajı.
*Kasımpaşa İnönü'deki (pardon FiYapı İnönü'deki) Beşiktaş beraberliğinden bu yana cıktıgı iki macta da maglup olmadı.
*Bu arada ligde 5 galibiyeti 8 maglubiyeti bulunan Manisa'nın hiç beraberliği yok iddaa oynayan arkadaşlara duyrulur. (böyle dedim ya ilk mac berabere biter kesin)
*Büyükşehir Belediye son beş macında 4 galibiyet bir beraberlik alarak son beş haftalık periyodda lier konumunda ve bu hafta Fenerbahce ile oynuyor gerisini siz anlayıverin gari.
*Önümdeki hafta hem lig için hem de Galatasaray için en güzel seneryo şu olur;
Galatasaray Beşiktaş: Galatasaray kazanırsa
Bursa Kayseri berabere biterse
Gaziantep Trabzon berabere biterse
İstanbul BB- Fenerbahce berabere yada belediye alırsa
İşte o zaman ligin tadı bambaşka olur, olur mu bence olmaz değil:)
19 Kasım 2010 Cuma
Retired Extremely Dangerous; RED
Bruce Wills... Morgan Freeman... John Malkovic... Mary- Louse Parker, Karl Urban... Liste boyle uzayıp gidiyor. Filmin kadrosuna bakınca zaten bir bunları bir arada goreyim diye girip izleyesi geliyor insanın filmi. Emekliya ayrılan eski bir CIA ajanı olan Frank Moses (Bruce Willis) başına gelen olayları aksiyonla harmanlayıp komik bir bicimde sunmuş film. Cok büyük beklentilere gerek yok aslında 1 saat 50 dakika boyunca hoş zaman gecirmek istiyorsanız izleyin derim her turlu. En başta Bruce Wills abimizin yıllar gecse de formundan birşey kaybetmediğine şahit olun. Ekranda her Morgan Freeman'ı gorusunuzde yüzünüzde bir gülümseme olması için izleyin, Malkovic'i izlemenin keyfine varmak için izleyin. Her turlu izleyin derim ben, zira bugunlerde sinemalarda pek keyifli film kalmamışken kacırılmaması gereken bir filmdir bence her turlu.
17 Kasım 2010 Çarşamba
Bu Taraftarın Sucu Ne?
Galatasaray taraftarı her zaman vefalı olmuştur, ne şartta olursa olsun takımının arkasında olmuş, yeri geldiğinde yönetimin bile unuttugu birçok Galatasaraylı ismi herkesten önce onlar hatırlayıp bagrına basmıştır. Her kotu mac sonrası takımının tesislerine koşup gürültü cıkarmaz. Sabırlıdır, nereye kadar dayanacagını bilir, nerde ne zaman ne kadar tepki vermesi gerektiğini bilir. Galatasaray bu sene lige kotu başladı istikrarsız devam etti, hala da kötü devam ediyor, buna ragmen en ufak bir tepki, takımın konsantasyonunu bozacak en ufak bir eylem içerisinde bulunmadılar. Taa ki Manisaspor macının 78. dakikasına kadar; aslında 77 dakika boyunca hiç aralıksız desteklendi takım. Bir an olsun bile susmadı, avazı cıktıgı kadar bagırdı, her zamankinden daha cok cırıpındı, bu kötü gidişattan kneilerine de pay cıkarıp, taşın altına biz de elimizi koymalıyız deyip üzerine düşenden fazlasını yaptı.
Maalesef ki taraftarın tüm cabalarına ragmen sahada onları duymayan, hissetmeyen bir takım vardı. 1-0 yenik olmaraına ragmen üst üste iki pas yapamayaan, gol atmak için hiçbir caba gostermeyen bir takım vardı. Bütün takım değildi tabi ama en cok sorumluluk alması gereken kişiler o gun sadece bedenen oradaydılar. Öyle olunca Manisasporun ikinci golu de kacınılmaz oldu. Manisa dediğin takıma Glatasaray o ana kadar lig tarihinde hiç yenilmemişti, üstelik mac Ali Sami Yen'de oynanıyordu. Ama sahadaki onbirde ruh yoktu ve bu onbirin mimari olan Sultan I. Adnan ve onun yandaşı II. Adnan'la başlandı protestoya sonra hakeden herkese mesaj gönderildi. Önce sahaya sırt cevrilip alkışla protesto edildi, sonra Adnanlara ve sahadaki birkac isme isim de belirtilerek tepkiler dile getirildi. Bu arada bu tepkinin Hagi'yle bir ilgisinin olmadıgı Hagi'ye yapılan sevgi gösterisiyle özellikle dile getirildi. Sonra Hakan Şükür gibi efsane isimler zikredilip sahadakilere mesaj verilmeye calışıldı bakalım kim bu mesajı ne kadar alabilmiş birlikte görecegiz.
Maalesef ki taraftarın tüm cabalarına ragmen sahada onları duymayan, hissetmeyen bir takım vardı. 1-0 yenik olmaraına ragmen üst üste iki pas yapamayaan, gol atmak için hiçbir caba gostermeyen bir takım vardı. Bütün takım değildi tabi ama en cok sorumluluk alması gereken kişiler o gun sadece bedenen oradaydılar. Öyle olunca Manisasporun ikinci golu de kacınılmaz oldu. Manisa dediğin takıma Glatasaray o ana kadar lig tarihinde hiç yenilmemişti, üstelik mac Ali Sami Yen'de oynanıyordu. Ama sahadaki onbirde ruh yoktu ve bu onbirin mimari olan Sultan I. Adnan ve onun yandaşı II. Adnan'la başlandı protestoya sonra hakeden herkese mesaj gönderildi. Önce sahaya sırt cevrilip alkışla protesto edildi, sonra Adnanlara ve sahadaki birkac isme isim de belirtilerek tepkiler dile getirildi. Bu arada bu tepkinin Hagi'yle bir ilgisinin olmadıgı Hagi'ye yapılan sevgi gösterisiyle özellikle dile getirildi. Sonra Hakan Şükür gibi efsane isimler zikredilip sahadakilere mesaj verilmeye calışıldı bakalım kim bu mesajı ne kadar alabilmiş birlikte görecegiz.
16 Kasım 2010 Salı
Kurban Bayramı
Bayramdan Önce;
* Yaklaşan kurban bayramı dolayısıyla kurbanlıklar pazarlardaki yerlerini almaya başladılar.
* Bu sene kurbanlık fiyatlarında gecen seneye gore %40'lık bir artış söz konusu.
* Belediyeler izin verilen yerler dışında kesim yapanlara ceza-i işlem uygulayacak * Kurbanların anadolu yakasından avrupa'ya gecmesi yasak!
Bayram Günü;
* Camiler bayram namazı için doldu taştı.
* Sahibin elinden kacan dana tem'i birbirine kattı.
* Kurban kesmek isterken yanlışlıkla kendilerini yaralayan yaklaşık 5000 acemi kasap hastanelik oldu* Belediye izin verilen yerler dışında kesim yapanlara ceza yagdırdı.
Bayramdan Sonra:
* Bayram süresince alınan fazla kilolara dikkat
* Dönüş yolunda yogunluga ve aşırı trafiğe dikkat,
* Kurban etini fazla kacıran onlarca kişi farklı şikayetlerden hastanelere akın etti.
* 9 günlük bayram tatili sona erdi,
&; Başlıklar her bayram benzerlik gösterse de, bayramların tadi her zaman başkadır, aynı şeyler farklı tatlar verir, ve her bayram vesiledir hatırlamaya tüm dostları, sevilenleri, eski gunleri, güzel hatıraları...
Bayraımınız Kutlu Olsun...
15 Kasım 2010 Pazartesi
Türkiye Spor Toto Süper Lig; 12.Haftanın Ardından
Süper ligin 12. haftası da geride kaldı yani nereden baksanız lig başlayalı 3 aydan fazla olmuş. Lakin ligdeki goruntu hala ligin 3. yada 4. haftası gibi. Öncelikle ligin ilk 4 takımın da Anadolu klulerinin olmasını yürekten tebrik etmek lazım. Fener formda değil, Beşiktaş atak oynamıyor, Galatasaray batak oynuyor falan gecelim bunları o yada bu sekilde ilk dort sırayı paylaşan ve puan durumundaki 3 büyüklerin hegomonyasını yıkan Trabzon, Kayseri, Bursa ve İstanbul belediye'yi ayrı ayrı takdir edelim. Hazır Bursaspor 30 yıllık gelenegi yıkıp şampiyonlugu anadoluya getirmişken bunu bu takımlardan birisi yada yine bursa devam ettirir inşallah. Flaş transfer yapmadan, milyon dolarlık oyuncular almadan, mütevazi kadrolarıyla takım olmayı beceri 3 büyüklere futbol dersi veren bu takımları ayakta alkışlayalım.
Gelelim haftanın en önemli macına, son dort haftaki yazılarımda da sürekli dile getirdiğim üzere Bursaspor son bir aylık periyottaki performans cubugu surekli aşagıyo dogru iniyor. En son gecen hafta beraberliği zor kurtaran Bursaspor bu hafta bunu başaramadı ve Trabzonspor'a 2-0 yenilerek ligdeki namaglup unvanını kaybetti. Aslında Bursa'nın bu seneye dair bir eksisi de fiksturde Galatasaary'ı takip ediyor olması. Çünkü bir hafta önce Galatasaray'la karşılaşıp moral ve motivasyon toplayan takımlar Bursa karsısına daha bir özguvenle cıkıyorlar. Gecen hafta Galatasaray karşısında 2-0 galip gelen Trabzonspor aynı skorla Bursa'yı da yendi ve liderlik koltugundaki yerini biraz daha saglama aldı.
Fenerbahce Alex'in Fenerbahce kariyerinde 100. golunu atarak öne gectiği macta 78 ve 85. dakikalarda gelen gollere engel olamadı ve sahadan 2-1 yenik ayrıldı.Tam Fenerbahce takımı Aykut hoca oyun yapısı sisten hepsi acımasızca eleştirilmeye başlanacakken ertesi gun Sami Yen'de gündemin 180 derece değişmesiyle bu haftayı sessiz sedasız sadece 3 puan kayıpla atlattı.
Beşiktaş da 2-0 kazandı bu hafta, heryerde Beşikatş'ın geri dönüşü olarak bahsedilen bu skor bu haftanın en yanıltıcı skorudur. İlk golu ilk yarının son dakikasında Guti'nin penaltısından 2. golü macın son dakikasında Hilbert'in ayagından kazanan Beşikatş için soylenebilecek tek söz bu hafta sadece 3 puan aldılar yoksa sahaadki takım ve oyunun gecen haftalardan hiçbir farkı yoktu. Hatta son donemlerde izlediğim en sıkıcı maclardan biriydi. 2-0 bakınca net bir skordur ama Beşiktaş'ın oyununa bakınca o kadar net değil kesinlikle.
Bu haftanın skoru 2-0'dır kesinlikle, Kasımpaşa 2-0 yendi Sivasspor'u ve ligdeki ilk galibiyetini aldı. Trabzon 2-0 yendi Bursayı ve iki hafta önce lider olan rakibiyle puan farkını 4'e cıkararak müthiş bir moral ve seri yakaladı. Galatasaray 2-0 yenildi Manisa'ya hem de tarihinde ilk defa, onu ayrı bir şekilde ele alacagım...
Gelelim haftanın en önemli macına, son dort haftaki yazılarımda da sürekli dile getirdiğim üzere Bursaspor son bir aylık periyottaki performans cubugu surekli aşagıyo dogru iniyor. En son gecen hafta beraberliği zor kurtaran Bursaspor bu hafta bunu başaramadı ve Trabzonspor'a 2-0 yenilerek ligdeki namaglup unvanını kaybetti. Aslında Bursa'nın bu seneye dair bir eksisi de fiksturde Galatasaary'ı takip ediyor olması. Çünkü bir hafta önce Galatasaray'la karşılaşıp moral ve motivasyon toplayan takımlar Bursa karsısına daha bir özguvenle cıkıyorlar. Gecen hafta Galatasaray karşısında 2-0 galip gelen Trabzonspor aynı skorla Bursa'yı da yendi ve liderlik koltugundaki yerini biraz daha saglama aldı.
Fenerbahce Alex'in Fenerbahce kariyerinde 100. golunu atarak öne gectiği macta 78 ve 85. dakikalarda gelen gollere engel olamadı ve sahadan 2-1 yenik ayrıldı.Tam Fenerbahce takımı Aykut hoca oyun yapısı sisten hepsi acımasızca eleştirilmeye başlanacakken ertesi gun Sami Yen'de gündemin 180 derece değişmesiyle bu haftayı sessiz sedasız sadece 3 puan kayıpla atlattı.
Beşiktaş da 2-0 kazandı bu hafta, heryerde Beşikatş'ın geri dönüşü olarak bahsedilen bu skor bu haftanın en yanıltıcı skorudur. İlk golu ilk yarının son dakikasında Guti'nin penaltısından 2. golü macın son dakikasında Hilbert'in ayagından kazanan Beşikatş için soylenebilecek tek söz bu hafta sadece 3 puan aldılar yoksa sahaadki takım ve oyunun gecen haftalardan hiçbir farkı yoktu. Hatta son donemlerde izlediğim en sıkıcı maclardan biriydi. 2-0 bakınca net bir skordur ama Beşiktaş'ın oyununa bakınca o kadar net değil kesinlikle.
Bu haftanın skoru 2-0'dır kesinlikle, Kasımpaşa 2-0 yendi Sivasspor'u ve ligdeki ilk galibiyetini aldı. Trabzon 2-0 yendi Bursayı ve iki hafta önce lider olan rakibiyle puan farkını 4'e cıkararak müthiş bir moral ve seri yakaladı. Galatasaray 2-0 yenildi Manisa'ya hem de tarihinde ilk defa, onu ayrı bir şekilde ele alacagım...
10 Kasım 2010 Çarşamba
10 Kasım
Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir."
Mustafa Kemal Atatürk
Bu millet sana minnettardır.
9 Kasım 2010 Salı
Türkiye Spor Toto Süper Lig; 11.Haftanın Ardından
Hani bazı maclar vardır hata kabul etmeyen, en ufak bir hataya yer olmayan, ekstra motivasyonla, ekstra mucadeleyle oynanması gereken, gereksiz riske girilmemesi, garantici davranılması gereken işte o maclardan biriydi Trabzonspor Galatasaray macı, öyle de oldu. Hatayı kabul etmedi; gecen sene Emre Güngör bu sene Servet Çetin son iki senede Avni Akerde bırakılan 3 puanların baş sorumlusu oldular yaptıkları bireysel hatalarla. Böyle olunca toparlanma surecindeki Galatasaray forumunun zirvesindeki Trabzonspor'a yenilip bu sezon ki 5 maglubiyetini aldı. Bu haftaya kadar tek beraberliği saymazsak 5 galibiyet 5 maglubiyet var istikrarı kes, müthiş. Hoca değişti ilk onbir değişti, sistem değişti ama puan tablosundaki yer hep aynı; ligin 11. haftasında 9. sıra Galatasaray'a reva mıdır?
Fenerbahce bu hafta kendi sahasında Eskisehir'i agırladı Alex2n dönüşü olarak nitelendirilebilecek macı farklı kazandı Fenerbahce. Alex'in en cok tartışıldıgı zamnda bu güzel oyununu bir de golle suslemesi, Niang'ın ve Guiza'nın sakatlıgında ilk onbir oynayan Semih'in iki gol birden atması Fenerbahce için maca dair pozitif gelişmelerdi. 4-2 biten macın tek negatif yonuyse Diego Lugano'nun Sezer ile girdiği tartışmayı devre arasında da surdurmesi sonucu devre arasında soyunma odası koridorlarında kırmızı kart gormesiydi. Sahalarda cok gorulmeyen bu olay yine Lugano'ya kısmet oldu. Disiplinisiz hareketleri ile her zaman gundemde olan Lugano yine olayların adamı olamay devam ediyor. Beni şaşırtan konu ise aynı kavgaya Bilica'nın karışmayıp olaylara seyirci kalması, o da maca ilk onbirde başlamayıp yedek cıkmasından olsa gerek.
Bursa ise Antalya delasmanındaydı bu hafta, son haftalarda acıkca gozlenen düşüş bu hafta da devam etti macın ilk yarısında 2-0 geriye düştüler. Ligin yenilgisizi tek takımı olan Bursaspor macı 2-2 kazanmayı bildi ikinci yarıda, ünvanını da korumus oldu boylelikle. Macı cevirdi cevirmesine de ilk golde Ali Tandoganmacı yarıda bırakmak zorunda kaldı. Travma gecirdiği anlaşılan Tandogan'ın sahalara donmesi bir ayı bulacagı soyleniyor.
Beşiktaş ise kendi saha ve seyircisi önünde, Iverson'u taraftara tanıttıgı bir gunde su ana kadar sadece 2 puanı olan Kasımpaşa karşısında üstelik de Guti ile Quaresma ile sahada olmasına karşın mactan beraberlikle ayrıldı. İlk golu 75'te kalesinde goren Beşiktaş 85'te berabreliği saglasa da hatta son dakikada penaltı kazansa da, enaltıyı Guti kullansa da olmadı galip gelemedi. Bu mac gosterdi ki futbol sadece yıldızlarla oynanmıyor.
5 Kasım 2010 Cuma
Allen Iverson Beşiktaş Cola Turka
İlk telaffuz edildiğinde yok artık deyip güldük hepimiz. Iverson ve Beşiktaş ColaTurca hiç olacak bir ihtimal değildi. Iverson gibi NBA'in son donemdeki en buyk yıldızının sayı kralının mvp'sinin kısacası son onbes yılına damga vurmus birisinin adının Beşiktaş'la anılması bile buyuk bir olaydı bir bakıma aslında. Sonra dedikodular artmaya başladı daha sık telaffuz edilmeye başladı adı heryerde. Şaşırdık, heyacanlandık
Cok gecmeden resmi acıklama geldi ve Amerika'dan ilk görüntüler, olmuştu, gerçekti NBA yıldızı Allen Iverson Beşiktaşta'ydı. Kim ne derse desin bu olay su ana kadar yapılmış tum branşlardki en bomba transferlerden biridir. Onun için bu konuda soylenecek tek söz varsa o da helal olsun'dur. Transferde emegi gecen herkese helal olsun. Böyle bir yıldızı Türkiye'ye getiren herkese helal olsun.
1 Kasım 2010 Pazartesi
Türkiye Spor Toto Süper Lig; 10.Haftanın Ardından
10. haftanın en önemli macıydı Bursaspor Fenerbahce macı, bir yanda ligin lideri bir yanda bir turlu istikrar yakalamayan Fenerbahce. Bursa'nın kazanması demek aradaki puan farkının acılması demekti. Ama benim beklentim berabrelik olacagı yonundeydi oyle de oldu. Guzel de bir mac izledik mucadele yonunden iki takımı da tebrik etmek lazım. Ne şiş yandı ne kebap aslında bir yerde.
Haftanın bir diger merakla beklenen macıysa Hagi'nin Galatasaray'ın başında ikinci macu olan Antalya macıydı. gectiğimiz hafta derbide oynattıgı istekli göze hoş gelen futbolla taraflı tarafsız herkesin begenisini kazanmıştı Hagi ve takımı. O yüzden bu hafta takımın gosterecegi performans merak konusuydu. Nitekim de ilk yarıda buldugu gollerle kazanmayı bildi Hagi'nin Galatasaray'ı fakat sorun o kdar buyuk ki Galatasaray'da oyle bir iki haftada düzeltilecek gibi değil. Derbinin yıldızı Pino'nun bu macta golle buluşması onun için de iyi bir motivasyon kaynagı oldu.
Trabzon için bir ilk yaşandı bu hafta ve deplasmandaki ilk golunu yedi. Konya'da 1-0 geri düşmesine ragmen macı 2-1 kazanarak son haftalardaki yukselen grafiğin, surdurdu. Beşiktaş macından bu yana 4. macını kazandılar su an ligin en formda en istikrarlı takımı olma yolunda emin adımlarla ilerliyorlar.
Beşiktaş bu hafta kazanarak 3 mactır sure gelen kazanamama durumundan kurtuldular ama oynadıkları oyun hala rayına oturmamıs tren gibi sallana sallana gidiyor. Boyle giderse bu 3 puan sadece bu haftanın kârı olur, oyun olarak bir sistemin oturması şart.
29 Ekim 2010 Cuma
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."
Mustafa Kemal Atatürk
Türkiye Cumhuriyeti'nin 87. yılı kutlu olsun
27 Ekim 2010 Çarşamba
Türkiye Spor Toto Süper Lig; 9.Haftanın Ardından
Super Ligin 6 haftasından sonra Beşiktaştan bahsederken Beşiktaş'ın oyle ya da boyle son dakikalarda goller buldugunu bu son dakikalarda atılan goller olmasa Beşiktaş'ın o anki toz pembe bulutların kararacagından bahsetmiştim nitekim oyle oldu. Hem de kendi silahıyla vuruldu Beşiktaş; bir son dakika goluyle. En son Bobo'nun Antalya'ya 90+da attıgı gol ile galip gelen Beşiktaş son 3 maçtır kaybediyor. Queresma ve Guti olmadan takımın sallanaacagı belliydi oyle de oldu. Guti takımla birlikte calışmaya başlamış ama Beşiktaşlıların Querasma'yı sahada gormeleri için biraz daha beklemeleri gerekecek. Takımın bu kadar kotu olmasında bir turlu sistemin ve kadronun oturamasının da payı büyük. Rijkaard'ı harcayan güzel ülkemizin saygıdeger yönetici ve basını Schuster'i de harcamak için İnonu'de oyananacak iki macın sonucunu bekliyorlar bunlardan alınacak olası puan kayıplarında Beşiktaş'ın başında 4 hafta sonra oynayacagı Galatasaray macında farklı birini görürsek şaşırmayız kesinlikle. Schuster'in kendini salananan koltugunu saglama alabilmesi için öninde üst üste İnönü'de oyanacagı iki mac var.
Bursa için hiçbir zaman deplasman sayılmayacak Ankaragücü macı beklendiği gibi kolay gecti. Bursa^'nın 5-1 kazandıgı macta gözler gecen hafta Sami Yen'de Galatasaray'a 4 atan Ankaragücü'nü aradı bulamayacagını bile bile. Klasik bir söylem var son bir bucuk senedir anadolu klupleri Bursaspor'a karşı Galatasaray, Fenerbahce ve Beşiktaş'a kareşı oynadıgı gibi oynamıyor diye, anadolu kluplerinin tamamı boyle midir tartışılır ama Ankaragücü'nün bu tanıma uydugunu soylersek kimse karşı cıkmaz herhalde. Bu arada tribunlere asılan pankarttaki mesaj gerekli yerlere gitmiştir umarım, zira ülkenin başkentinde bir tane bile adam gibi stad olmaması çok üzücü.
Trabzonspor ise 1-0 yenik duruma düştüğü mactan 3-1 galip ayrılmasını bildi, deplasmanda hiç gol yemeyen Trabzon kendi sahasında gol yeme alışkanlıgını surduruyor. Lakin maglubiyetten macı cevirmeyi becermeleri büyük başarı.
Bursa için hiçbir zaman deplasman sayılmayacak Ankaragücü macı beklendiği gibi kolay gecti. Bursa^'nın 5-1 kazandıgı macta gözler gecen hafta Sami Yen'de Galatasaray'a 4 atan Ankaragücü'nü aradı bulamayacagını bile bile. Klasik bir söylem var son bir bucuk senedir anadolu klupleri Bursaspor'a karşı Galatasaray, Fenerbahce ve Beşiktaş'a kareşı oynadıgı gibi oynamıyor diye, anadolu kluplerinin tamamı boyle midir tartışılır ama Ankaragücü'nün bu tanıma uydugunu soylersek kimse karşı cıkmaz herhalde. Bu arada tribunlere asılan pankarttaki mesaj gerekli yerlere gitmiştir umarım, zira ülkenin başkentinde bir tane bile adam gibi stad olmaması çok üzücü.
Trabzonspor ise 1-0 yenik duruma düştüğü mactan 3-1 galip ayrılmasını bildi, deplasmanda hiç gol yemeyen Trabzon kendi sahasında gol yeme alışkanlıgını surduruyor. Lakin maglubiyetten macı cevirmeyi becermeleri büyük başarı.
26 Ekim 2010 Salı
Futbol Camiasının Acı Kaybı
O 2010 Afrika Dünya Kupası'nın yıldızıydı. O tahimnleriyle Fikret Engin'i kıskandıran, yerin dibine sokan canlıydı. Özellikle son Dunya Kupası'nda yaptıgı tahminlerle adından en az Dunya Kupasının kendisi kadar bahsettirmişti. Euro 2008'de yaptıgı 6 tahminde 4 isabet kaydeden Paul, 2010 Dunya Kupasında ise 8'de 8 yaparak ki bunlara final macı da dahil tüm dunya tarafından kahin ahtopot lakabını almıştı. Kendisi için transfer tekliflerinde bulunulmuş ugruna binlerce euro paha biçilmiş, reklamlarda boy göstermiş önemli bir yıldızdı. İşte o Ahtopot Paul bugün itibariyle hayata gözlerini yumdu. Paul'un ölümü hemen akla idda işindeki kişiler tarafından düzenlenmiş bir sabotaj mı sorusunu getirse de uzmanlar cok gecmeden doğal sebeplerden yaşamını yitirdğini acıkladı. Paul yarın yapılacak sade bir cenaze töreniyle defnedilecek.
25 Ekim 2010 Pazartesi
Alkışladım
Bir Fenerbahce Galatasaray macı daha geride kaldı, mac bitti iki takım birer puanla ayrıldı sahadan. Adınız Galatasaray'sa ve rakibiniz de Fenerbahce ise mac nerde olursa olsun beraberlik sizin için yeterli değildir ve sevinmezsiniz. Lakin mac sonunda ben bu takımı yürekten alkışladım. Alkışladım çünkü; tarihinin en kotu sezonunu gecirirken boyle önemli bir mactan beraberlikle ayrıldıgı için, alkışladım çünkü böyle önemli bir mac öncesinde adeta dereden gecerken at değiştirilmez deyiminin zıttına hoca değişikliği yapılmasına karşın yeni hocasının dediklerini aynen uyguladıkları için, alkışladım çünkü yeni hocasıyla sadece 2 antreman yapma fırsatı bulmalarına ragmen taktiksel anlamda kusursuz oynadıkları için, alkışladım çünkü mac öncesi medyanın futbolla ilgilenen çoğu kişinin fark beklediği Fenerbahcenin rahat kazanacagını umdugu bir atmozferde üzerindeki formanın Galatasaray forması oldugunun farkında olan ve bunu herkese kanıtladıkları için, alkışladım çünkü Sabrinin iki kişilik oynamasından, Elano'nun tekrar futbol hayatına dönmesinden, Ayhan'ın ben daha ölmedim demesinden, Mustafa Sarp'ın kumaşım 3 numara ama gerekirse 4 numara oynarım demesinden, Aykut'un uzun sure yedek kalmasına ragmen yılmamasından, kondisyonunu kaybetmemesinden ve en önemlisi Pino'nun benim gibi birisi var takımda diyip kendini hatırlatmasından.
Eger oynadıgınız takım Galatasaray ise her ne kadar Arda'sı olmasa da gol kralı Baros'u sakat olsa da en degerli oyuncusu Kewell'i oynayamasa da sahada her zaman 11 aslan vardır, şakaya gelmez dalgası geçilmez, havaya girilmez, öyle 8 gol atacagım der kalenizde 8 pozisyon verip bunlardan hiçbiri gol olmadıgı için elleriniz acıp bildiginiz bütün duaları edersiniz.
24 Ekim 2010 Pazar
TAVSİYE
Malumunuz Galatasaray Fenerbahce'yi Kadıkoy'de 10 yıldır yenemiyor,-bu akiam da bir istisna olacak gibi gözükmüyor- Fenerbahce'de Türkiye Kupasını kazanamayalı 28 sene oldu. Fenerbahce'nin Türkiye Kupası'nu kazandıgını goremeyen 28 yıllık bir nesil yetişiyor bu neslin yanında da Galatasaray'ın Kadıkoy'de galip geldiğini goremeyen 10 yıllık bir nesil. Aslında iki takımda bu durumdan kurtulabilicek cok maclar yatı ama ister lanet deyin ister şanssızlık ister de beceriksizlik olsun adı bir şey var ortada. Onun için bence bir daha ki Fenerbahce ve Galatasaary arasında olacak olası bir Türkiye Kupası final macı Kadıköy Şükrü Saracoglu Stadı'nda oynansın. Hiç yoktan bir takımın üzerindeki ugursuzluk sona erer böylece. Gerci bunda da tek bir handikap var macın 90 dakikasının berabere bitip uzatmalarda da eşitliğin bozulmayıp kupayı penaltılarla Galatasaray'ın alması, ama o da çok düşük bir ihtimal denemeye değer bence.
İşte Galatasaray Taraftarı Bu
Frank Riijkaard Galatasaray'a gelmiş gecmiş en önemli insanlardan biridir şüphesiz o yada bu sekilde yollar ayrulınca kendisiyle Galatasaray taraftarı degeri bilinmeyen, bilenemeyen Franmk Rijkaard için veda toreni yapmaya hazırlanıyor. Veda töreni derken, Rijkaard'ın Türkiye'den ayrılacagı gün ki o da muhtemelen Pazartesi'ye tekabul ediyor bir ugurlama organizasyonu tertip etmeye hazırlanıyorlar. İlk kez Footballove.com'da yorum yapan 'maksimroger' nikli arkadasın "istanbul da yasamıyorum ama sırf bunun icin gelebilirm sizin ve sizin gibi potansiyeli olan bloglarda rijkaard’ı ve ekibini ugurlamak icin kampanya baslatsak nasıl olur? her zaman omuzlarda gelen fakat tek basına istanbul’u terkeden adamaları gormekten bıkmadık mı? yonetim ve futbolcular capsızlıgını gosterdi fakat biz o unuttugumuz galatasaray taraftarlıgımızı gostersek iyi olmaz mı? havaalanında binlerce kisi olmayalım, ama gercekten sagdyulu olan yuzlerce kisiden biri olmaya ben varım!" mesajıyla başladı ve kısa surede ilgi goren bu fikir hemen uygulamaya gecirilmek üzere girişimlere başlandı. Footballlove.com'da Rijkaard'ımızı Ugurluyoruz başlığı altında gelişmeleri takip edebilirsiniz. Kısa surede basında da yankı bulan bu fikre ben de yürekten destek veriyorum. Her yıl havalanının gelişine yüzlerce kişi toplanıp olup olmadık herkesi karşıladık omuzlarda taşıdık, Frank Rijkaard gibi bir deger de omuzlarda ugurlanmayı hakediyor bence de. Büyük Galatasaray taraftarına yakışan da budur zira.
23 Ekim 2010 Cumartesi
Bu Hoş Olmamış Açıkçası
İddaa yada spor toto müdürlüğü, her kimse yada kimler belirliyorsa, bu oaran nedir ya derbi için? Bu saatten sonra derbi umrumda değil de sırf su oran bi tarafınızda patlasın diye siz ve 1.50'ye ragmen oynayan herkes zarar etisn diye mac 0 ya da 2 bitsin istiyorum, inşallah zararınız buyuk olur bu mactan. Bu arada bir özeleştiri yapmak da gerekirse takımım adına önceden oranlar 2.40-3.00'di sonra 2.20-3.20 oldu bir ara 2.00-3-50 en son da 1.80e 3.80 vermişlerdi ama su an ki 1.50ye 4.20 lik oran şu ana kadar verilen en düşük oran . Bu oranın bu kadar düşmesine sebep olan herkesin de buradan kulaklarını cınlatıyorum.
21 Ekim 2010 Perşembe
Frank Rijkaard
06 Haziran 2009'du... Sezonu kotu geciren Galatasaray'ın teknik direktor arayışlarında mutlu sona ulaştıgında... Herkes birisinin gelecegini, Bulent Korkmaz ile devam edilemeyecegini biliyordu fakat hiç kimse takımın başına bir dunya markasının getirilebilecegini tahmin bile edemiyordu. Lakin olmuştu şaka değildi, transferin ustası Haldun Üstünel yine yapmıştı yapacagını. Futbolculuk döneminde Ajax, Sporting Lizbon, Real Zaragoza, AC Milan gibi tanınmış kulüplerde top koşturan Hallanda milli takımının efsanelerinden biri olan, teknik direktor olarak da Barcelona'nın başında La Liga'yı iki kez, Şampiyonlar Ligini bir kez ve İspnaya Süper Kupasını da bir kez kazanma başarısını gösteren Frank Rijkaard Galatasaray'ın başına getirilmişti.Yardımcısı da Johan Neaskens olacaktı.. Tek başına Neeskens'in getirilmesine bile kimsenin gıkını cıkaramayacagı noktada hem Neeskens Hem Rijkaard Galatasaray'ın başındaydı.
Eger Türkiye gibi bir ligde takım tutuyorsanız ve takımınızın başına Frank Rijkaard gibi bir isim gecmişse tarifi imkansız bir heyecan duyardınız. Duyduk da, daha sezon başlamadan onun takımını izlemenin heyacanı sarmıştı herkesi. Özellikle de onun gibi bir oyun felsefesi olan bir hocanın Türkiye'de ve Galatasaray'ın başında olması bir yandan coşku bir yandan merak uyandırdı herkeste. Zaten Galatasaray'ın özünde var olan ve her Galatasaraylının nasıl bir rettiği bir takım oluşması için gereken kişilerin en başında gelen Frank Rijkaard'ın Galatasaary'ın başında olacak olması ve onun temel oyun felsefesi olan total futbolun Galatasaray'la hayat bulacak olması nerden baksanız bir ruya için bile imkansız sayılabilecek birşeydi bir Galatasaraylı için.
Eger Türkiye gibi bir ligde takım tutuyorsanız ve takımınızın başına Frank Rijkaard gibi bir isim gecmişse tarifi imkansız bir heyecan duyardınız. Duyduk da, daha sezon başlamadan onun takımını izlemenin heyacanı sarmıştı herkesi. Özellikle de onun gibi bir oyun felsefesi olan bir hocanın Türkiye'de ve Galatasaray'ın başında olması bir yandan coşku bir yandan merak uyandırdı herkeste. Zaten Galatasaray'ın özünde var olan ve her Galatasaraylının nasıl bir rettiği bir takım oluşması için gereken kişilerin en başında gelen Frank Rijkaard'ın Galatasaary'ın başında olacak olması ve onun temel oyun felsefesi olan total futbolun Galatasaray'la hayat bulacak olması nerden baksanız bir ruya için bile imkansız sayılabilecek birşeydi bir Galatasaraylı için.
Heyacanlandık bizde dogal olarak, her acıklamasını, her hareketini dikkatli bir şekilde takip ettik. Türk futbolunun ondan ögrenecegi cok sey vardı, olmalıydı. Türk futbolunu ileriye götürecek herseyde oldugu gibi ona da daha hemen gelişiyle birlikte homurdanmalar oldu, begenmeyenler burun kıvıranlar oldu. Barcelona'yı herkes şampiyon yapar canım diyenler bile cıktı. Yine de her hareketini takdir edenler de az değildi. Her mac öncesinde özellikle dikkat ederek rakip hocanın elini sıkmadan klubudeki yerini almazdı ve aynı şekilde mac sonrasında yense de yenilse de mutlaka rakibini tebrik edip ayrılırdı sahadan. Yada hala jeneriklerde bile kullanılan tum oyuncularını soyunma odasının kapısında karşılayıp tek tek elini sıkıp tebrik eden bir teknik adamla calışılıyordu artık Galatasaray'da. Özellikle bir konu daha vardı, bizim basın en ufak birşeyden mevzu yapmayı olayı carpıtıp dallandırıp budaklandırmayı ordan da malzeme cıkarmayı severdi. Özellikle kaybedilen maclardan sonra Frank Rijkaard'a sorulan tüm sacma sapan sorulara beyefendilikle cevap verdi. Her zaman rakibe saygı duydugunu oyuncularının arkasında oldugunu her fırsatta dile getirdi. Özellikle ilk sezon düşmedi hiçbirinin tuzagına, gelmedi ayak oyunlarına. 2009 yılında ligi beimci bitiren Galatasaray temmuz ayının ortasında Uefa macları oynamaya başlamıştı. Tobol, Netanya, Talinn karşılaşmalarında alınan farklı galibiyetleri ligde alınan ilk 6 mactaki galibiyet herkese işte Rijkaard'ın Galatasaray'ı işte özlenen beklenen Galatasaray yorumlarını yaptırmaya başlamıştı coktan.
Gel gelelim hersey o kadar toz pembe devam etmedi Baros'un sakatlanması, forvet sıkıntısı, istanilen oyuncuların bir turlu alınamaması, yönetim içindeki çalkantıların, hesaplaşmaların takıma ve hocaya negatif etkileri, oyuncuların isteksiz duruşları, bir turlu beklenen başarının yakalanamamasına sebep olmuştu. Derve arasında alınan Jo ve Dos Santos transferlerinin fos cıkması, kalede beklenen verimin alınamaması, Rijkaardın Galatasaray'ının ligi 3. bitirmesine sebep olmustu. Ne de olsa ilk seneydi, ilk senenin gunahı olmazdı, artık yapılması gereken gelecek sezonu düşünmek, Rijkaard'ın futbol mantelitesine uygun oyuncular transfer etmek, gerekli yerlere saglam transferler yapıp gelecek sezona bomba gibi girmekti. Ama bu hiç olmadı maalesef, transfer adı altında Ali Turan, Mehmet Batdal, Caglar Birinci, Serdar Özkan alınmıştı. Son gtune kadar beklenen bomba transferler de Misimovic ve İnsua'ydı ki cok şey beklenen bu iki isim hala takıma adapte olamadılar. Üstüne Keita, Mehmet Topal gibi isimlerin gonderilmesi ve yerlerinin dolduralamaması da cabasıydı.
Hal böyle olunca Rijkaard'ın total futbolu, Hakan Balta, Servet Çetin, Mustafa Sarp, Barış Özbek , Ali Turan, Gokhan Zan, Ayhan Akman, Cana, Pino, Serdar Özkan gibi yıldızlara kaldı. Ligde ilk iki hafta yaşanan puan kayıpları, Avrupa'ya erkenden hem de Karpaty Lviv gibi bir takıma karşı veda edilmesi, devamında ligdeki istikrarsız sonuclar sonun başlangıcı oldu Galatasaray'ın Rijkaard'ı için. 20.10.2010 itibariyle de Galatasaray ve F. Rijkaard'ın yolları ayrıldı. Öyle yada böyle bir efsane gecti Galatasaray'dan, iyi yada kötü bir dunya markası gecti Ali Sami Yen'den acı yada tatlı adam gibi adam gecti Florya'dan. Gercek olan şu ki Frank Rijkaard süper ligdeki rakipleriyle değil özünde Galatasaray yönetimiyle olan mücadelesinden başarısızlıkla ayrılmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)