31 Ağustos 2010 Salı

Türkiye Spor Toto Süper Lig; 3. Haftanın Ardından

3. haftasını geride bıraktıgımız süper ligde bu hafta tam anlamıyla yaraları sarma haftası olarak gecti. Özellikle de Avrupa'ya veda eden Galatasaray ve Fenerbahce için. Galatasaray ile başlamak gerekirse Galatasaray ligde 2 de 0 yaparak başladı, bu Galatasaray için alışıldık bir tablo değildi. Üstüne daha onelemelerde Uefa'dan elenmesi Galatasaray için olabilecek en kotu lig başlangıcı olabilirdi, bunun üztüne Eskişehir gibi zorlu bir deplasmana cıktı Galatasaray. Bu mactan alınacak muhtemel bir maglubiyet takımı kaosa sokup teknik ekipten yonetime bircok kişinin Galatasaray'daki varlıgı son bulabilirdi. Böylesine kritik bir maca cıktı Eskişehir'de Galatasaray. Daha macın başında Ivesa'nın ikramını geri çevirmeyen Baros'la one gectiği macı kazanmasını bildi ve super ligdeki ilk galibiyetini aldı., maca Rijkaard Lviv macındaki hatası nedeniyle sol bekte Serkan Kurtuluş'a şans verdi. Bu muhadeleyle Galatasaray'da Hakan Balta'nın da sonu Emre Gungör olmaya dogru gidiyor. Umarım kendini toplar ve tekrar ilk onbirdeki yerini alır bir an önce.

Bu haftaya tam anlamıyla kalecilerin hataları damgasını vurdu, Manisa kalecisi İlker'in Euro 2008'deki Peter Chech'vari pasını Nihat'vari degerlendiren Alex ile one gecen Fenerbahce macı 4-2 kazandı. Macı kazandı, moral kazandı ama asıl iki kazanc var ki hepsinden önemli. İlki iki gol birden atan m. Niang, henuz takıma yeni katılmasıa ragmen kısa surede uyum saglayacagını gösterdi ve Fenerbahce için ne kadar önemli bir transfer oldugunu Guiza gibi sac baş yoldurmayacagını ispatladı. İkinci ve en önemli kazancı ise Okan Alkan, ilk resmi macına cıktı Fenerbahce'de hem direk ilk onbirde başladı oyle sonradan falan da girmdi oyuna. Henuz 18 yasında olmasına ragmen oynadıgı oyunla herkesi kendisine hayran bıraktı. Gerek kendinden emin calımları gerek verdiği isabetli paslar, gerekse cektiği şut olsun hamurumda topculuk var benim dedi oynadıgı oyunla, Kendisine guvenen Aykut hocasının da yüzünü kara cıkarmadı. Son zamnlarda Fenerbahce alt yapısından A takıma oyuncu cıkmaması nedeniyle daha bir anlamlılaştı Okan'ın bu oyunu. Umarız Türk futboluna ve Fenerbahce'ye uzun yıllar hizmet eder.

Beşiktaş ise gecen haftaki İstanbul Büyükşehir Belediye macını unutturdu Karabuk karşısındaki oyunuyla. Bol gollu bol pozisyonlu bir mac olması izleyenlere ayrı bir keyif verdirdi. Usta ayaklarıyla sonuca ulaştı 1- 0 geri düştüğü macta. Ayrıca gecen sene koca sezon tek gol atan Nobre'nin iki gol birden atması da ayrı bir sevindirici haber Beşiktaş için.
Bursa yine sessiz ve derinden gidişini surduruyor. Sivas gibi zorlu bir deplasmandan 3 puan cıkarmasını bildi. Gecen seneki şampiyonlugun tasaduf olmadıgını bu sene de aynı şekilde iddaalı olduklarını gostermek için ele gune galibiyet hanesine bir tik daha attılar. Zorlandılar belki ama kazanmasını da bildiler, boyle haftaları, böyle macları kazanmak bu uzun maratonda sonrası için ne kadar onemlidir gecen seneden tecrübe ettiler ne de olsa. Ligde su an tek 3'te 3 yapan takım olmalarına ragmen ciddiyetlerinden hiçbirşey kaybetmiş değiller. Hatırlatmakta fayda var Bursa ligin puan kaybetmeyen tek takımı olmasınım yanı sıra su ana kadar kelsinde gol gormeyen de tek takım.
Trabzonspor bu sene erken havaya girmişti onlara bu beraberlik Trabzonspor olmalarını hatırlatması acısından iyi oldu. Evet gecen hafta Fenerbahce'ye karşı güzel bir galibiyet aldılar. Ama derbi kazanmak demek hersey demek değildir. Aynı disiplini aynı ciddiyeti aynı konsantrasyonu bir sonraki macta da surdurmek gereklidir. İşte bunu yapamadı Trabzonspor. Akıllarının bir kısmı Fenerbahce galibiyetinde bir kısmı da Liverpool maglubiyetinde olunca Antalya macında da uyudular. Böyle olunca da iki puanı da Antalya'da bırakıp donduler Trabzona.

Emre Güngör


Galatasaray'ın son yıllarda kanayan en büyük yarası olan defans hattına care olsun diye alınmıştı Emre Güngör. Kimse en başlarda Rigobert Song'u ya da Servet'i kesmesini beklemiyordu. 84 doğumluydu, gencti, uzun boyluydu, cevikti ataktı. Herkesin temennisi kendini geliştirmesi hem Galatasaray'ın hem de milli takımın o mevkideki sınıntısını gidermesiydi. Bu fırsatı yakaladı da, geldiği 2007-2008 sezonu ara doneminden 2010 sezonunun sonuna kadar da Galatasaray'da sakatlıgından fırsat buldukca takımda yerini aldı. Tam 49 maca cıktı Galatasaray ile, cok iyi oynadıgı maclar da oldu mutlaka ama bir mac onun yolunu çizdi Galatasaray'da. Formda oldugunda, gününde olduıgunda cok iyi mac cıkardı ama gerek sıkca sakatlanması gerekse Trabzon macında yaptıgı o ciddi hata gözden düşmesine Galatasaray ile yollarının ayrılmasına neden olmuştur. Yaptığı tek bir hata, Galatasaray'ın golü yemesine ve 3 puandan olmasına neden olmuştur. Aslında yaptıgı hareket takım üstündeki Lucas Neil etkisindendir zira Neil sahanın neresinde olursa olsun riskli bolge risksiz bölge hiç farketmez topla sogukkanlı oynayabilen adam gecip topu oyuna sokabilen birisidir. Emre debir an için kendisinin Emre Güngör oldugunu unutup Neil'e özenince patlamıştır.
 Belki o hatayı yapmasa macın yıldızı Galatasaray'ın vazgecilmezi olacaktı ama hayat bazen adil olmuyor maalesef. Tek bir anlık hareket, düşünmeden yapılmış küçük bir hareket bazen büyük sonuclar doğurabiliyor. Onun için hayata alacagımız risklere bize getirisinin büyüklüğünü göze alarak girmek şart. Yoksa ne kadar risksiz yaşarsak o kadar cok hata yaparız. Bu yönüyle kendime cok benzettiğimi de itiraf etmeliyim. Hayat bazen gereksiz risklere girilmeyecek kadar basittir aslında, biziz onu bu kadar karmakarışık yapan. Ama hayat işte bazen küçücük bir hata büyük sonuçlar doğurabiliyor. Emre Güngör de sonuç olarak 2.000.000 TL bonservis bedeliyle Gaziantepspor'a satılmıştır. Gokhan Zan'ın oldugu takımda her turlu kalması gereken bir oyuncuydu. Ama 2.000.000 TL paha biçilmesi de satılması için yeterli bir sebeptir bence. Şayet ki gecen senelerdeki gibi talihsiz sakatlıklar gecirmezse, yeterice form tuttugunda cok başarılı olacagına inandığım bir isimdir. Yolu acık olsun.

30 Ağustos 2010 Pazartesi

30 Ağustos Zafer Bayramı


Bir millet düşünün ki bütün toprakları işgal edilmiş...
Bir millet düşünün ki küllerinden doğan.
Bir millet düşünün ki aynı anda onca devletle tek başına mucadele etmiş,
İşte o milletin en şanlı en anlamlı bayramıdır bu gün;
Düşmana nihai darbenin vuruldugu gündür 30 Agustos,
Zafer'dir.. Bayram'dır.. Kutlu Olsun

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Avrupa Seruveni


1999 - 2000 sezonu şampiyonlar ligi 1.tur 3.lük
1999 - 2000 sezonu uefa kupası şampiyonluk + süper kupa
2000 - 2001 sezonu şamiyonlar ligi çeyrek final
2001 - 2002 sezonu şampiyonlar ligi 2. Tur 4.lük
2002 - 2003 sezonu şampiyonlar ligi 1.Tur 4.lük
2003 - 2004 sezonu şampiyonlar ligi 1. tur 3.lük
2003 - 2004 sezonu uefa kupası 3.tur
2004 - 2005 sezonu avrup'da yer alamama
2005 - 2006 sezonu uefa kupası 1.tur (tromso)
2006 - 2007 sezonu şampiyonlar ligi 1.tur 4.lük
2007 - 2008 sezonu uefa kupası 3.tur (leverkusen)
2008 - 2009 sezonu uefa kupası 4.tur (hamburg)
2009 - 2010 sezonu uefa kupası 2.tur (atletico madrid)
2010 - 2011 sezonu uefa kupası play off (Lviv)

Bir zamanlar Şampiyonlar Ligine en cok katılan takımdı Galatasaray,
Sonra Uefa kupasına en cok katılan takım oldu Galatasaray
Şimdi ise Avrupa'da en az görünen takım olma yolunda.
On yılda bir takım nasıl dibe vurur filminin başrolü Galatasaray
Çöküş filminin yeşil sahalardaki versiyonu Galatasaray
Peki bu takımın bu hale gelmesinin sorumluları?
Onların da dibe vurması gerekirken,
Oldugu yerde duramaması gerekirken,
Neden hala yerindeler?
Hiç mi rahatsız değiller konumlarından?

Etme



Mevlana - Etme

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme

Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme

Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme

Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme

Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme

Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme

Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme

Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme

İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme

Mevlana Celaleddin Rumi


* Taksim Trio ve Yılmaz Erdoğan tarafından Mevlanayı Anma Etkinleri kapsamında Harbiye Açıkhava Tiyatrosunda sergilenmiş performansının videosu. İnsanın tuylerini diken diken eden bir video. Rivate odur ki, haklarıunda cıkan dedikodular yüzünden Şems, Mevlana'yı ve Konya'yı terk etmeye karar verir, Mevlana buna muteakip ona "etme" diye yalvardığı bu şiiri yazar.  O nasıl bir yalvarış nasıl bir yakarıştır, zaten vurucu olan sözleri taksim trio'nun müziği ve Yılmaz Erdoğan'ın sesiyle ayrı bir güzellik katmıştır. Her etme deyişi yok mudur ki her seferinde insanın içini cız cız ettirir, dokunur bam teline.

27 Ağustos 2010 Cuma

Nereden Nereye


Dün... 25 Agustos, Galatasaray - Real Madrid Super Kupa finalinin onuncu yılı, bir kez daha izledik TRT 3'den, bir Turk takımının neler yapabilecegine bir kez daha şahit olduk tuylerimiz diken diken olarak..
Bugun.. 26 Agustos Galatasaray - Karpaty Lviv, Bir Turk takımının ne hallere düştüğünü izledik yine tuylerimiz diken diken olarak.Bir gun öncesi Galatasaray'ın Avrupa'da yakaladıgı en büyük başarının yıl donumuydu, bugun de Lviv'in Avrupa'da yakaladıgı en büyük başarıya vesile olduk. Nasıl olur da bir takım on yıl gibi kısa bir surede Avrup'nın zirvesinden en dibine iner adlı belgeselin son bolumuydu sanki. Aslında o kadar geriye gitmeye de gerek yok, gecen sene ki takımı ele alalım, Keita'lı Dos Saontos'lu, Mehmet Topla'lı, Emre Gungor'lu takım bile bu Lviv'i cok rahat gecerdi.. Bir takım neden transfer yapar? sorusu geliyor akla bu noktada. En basit mantıkla düşününce verilecek ilk cevap eldeki takımdaki eksikleri görüp gerekli yerlere takviye yapıp daha iyi bir takım elde etmek içindir. Gecen seneki takım lige ikide iki yaparak başlamıştı, Uefa Kupası'nda ise 2. eleme turunu(Tobol) 3.eleme turunu(netanya) play off'u(talinn) grup maclarını gecerek 2. turda Atletico Madrid'e elenmişti, hem de hakem faciasıyla, gecen sene Uefa Kupasını alan takıma elendi. Geleleim bu seneye, 3 eleme turunda Belgrad'la karşılaşıp Sami Yende 2-2 nin rövanşında deplasmanda galip gelindi. Sonra Lviv macı yine Sami Yen'de 2-22 nin rövanşında 1-1 kalıp veda edildi. İki takımı tartıya koymaya bile gerek yok aradaki farkı görmek için gözlüğe de. Peki nasıl bir transfer politikasıdir bu, düşünün dolabı actınız meyve az kalmış ya da kalanlar ezik çürük çarık, sonra cıktınız pazara, gidip evdekilerden daha çürük daha kötü meyve alır mısınız? Alırsanız zaten akılınızdan zorunuz var demektir, bunu yapan kişi bir takımın en başındaki kişiyse bırakın onu takıma yönetici olarak almayı önüne beş koyun verip daga coban olarak bile yollamam ben. Evet Uefa'da elenildi, transfer döneminin bitmesine on gun kaldı bu saatten sonra Ronaldinho'yu getirsen ne olacak ki kendi liginde kendi kendine oynayacaksın. Yazık cok yazık..

26 Ağustos 2010 Perşembe

Gerektiği Zaman Gerelktiği Yerde

Galatasaray'da bu sene kopan yapraklardan en önemlisi, en profesyoneli, en karizmatiği. Galatasaray'da yeri en doldurulamayanı. Futbola memleketim olan Balıkesir alt yapısında başlaması, Balıkesir'in alt yapısından cıkan tek kişi olması sebebiyle her zaman sempatil baktıgım kişilik. 13 Aralaık 1973'te Bursa'da dogmuş Sönmez Filamentspor'da futbola başlayıp ve 1992'de profesyonel olarak 1992-1993 yılları arasında Balıkesirspor'da oynamış kendisi. Burada farkedilip 1993'de Fenerbahce'ye transfer olan Emre Aşık, 1996 yılında İstanbulsupora bedelsiz olarak transfer olmuş ve burda 4 yıl boyunca burda mucadele etmişti. 200-2003 yılları arasında Galatasaray'da Lucescu'nun vazgecilmezi olan Emra Aşık hayatının en parlak dönemini de burda yaşamıştı. Kaptan Bülent ile olan uyumu bu konuda Galatasaray'ın o zaman için ne kadar şanslı oldugunu sonradan gözterecekti. 
Özellikle Galatasaray Roma macında cıkan olaylarda Roma polisine yaptıgı gider hala hafızalardadır. Roma polsinin kaskına vurup polisi yere düşürmeyi başaran ender insanlardan biridir. Bu dönemde Galatasaray'da tam 73 maca cıkan Emre Aşık 3 de gol atmış. Her zaman cok iyi bir Galatasaaraylı olan Emre Aşık'ın yolu Galatasaray ile surekli ayrılsa da hep sonra bir yerde tekrar kesişmiş, 2003'te Beşiktaşa transfer olmuş 2006'da tekrar Galatasaray'a dönmüş, 2007'de Ankaraspor'a kiralanmış 2008'de takrar yuvaya dönmüş. Galatasaray''la yolu her seferinde ayrılsa da yine bir yerlerde buluşmuş tekrar. En son olarak da 2008'den bu seneye kadar Galatasaray defansında şans verildikce gorev almış, şans bulamadıgında ise sıkıntı yaratmadan klubede beklemiş. Ama ne zaman sıkışılıp kendisine sıgınılsa kendisinden beklenenin fazlasını vermiştir. Klubede duran bircok oyuncunun aksine her zaman hazır her zaman formda kalmayı başarmıştır. Başarısız gecen 2010 sezonunda Galatasaray'da takdiri haleden birkac futbolcudan biridir.

Hani futbolda tekmeye kafa uzatan topcu deyimi vardır ya işte bu yakıştırmanın en cok yakıştıgı oyuncudur Emre Aşık hiç şüphesiz ki. Agresif ve mucadeleci yapısı defans oyuncusu için daha ne olsun tadındadır. En kritik anlarda yaptıgı kayarak topu söküp alma mudahalelerini ve o konuda zamanlamayı ayarlamayı en iyi şekilde başaran ender futbolculardan biridir. Türkiye'de üç büyük takımda da oynamasına karşın GAlatasaary taraftarı onu her zmana bagrına basmış desteğini hiçbir zaman esirgememiştir. Emre AŞık'ın kariyeri kadar özel hayatı da her zmaan gündem olmuştur. Yakışıklılıgı, Aysın Kayacı ile olan ilişkisi, 26 aralık 2004 Endonezya depremi sırasında oluşan tsunamilerin o bölgedeki tüm adaları ve kıyı kentlerini etkilemesiyle tatilini geçirdiği oteli yıkılan ve maldivlerde mahsur kalmasıyla magazin basınının da kendisine fazlasıyla ilgi gostermesine sebep olmuştur. O zamanlarda sahalarda ender gorulen bir olayı da vardır ki yıllar gecse de unutulmayacak. Kendisinin Beşiktaş'ta Nobre'nin Fener'de oynadıgı yılda bir karambol anında basmıstır Nobre'ye pandiği ve Erman Toroglunun Maraton programının yarım saatini bu olaya ayırmasına, olaydan bahsederken basur operasyonu diye anlatıp izleyen milyonları dakikalarca gülme krizine sokmasına neden olmuş oyuncudur aynı zamanda.
2002'de milli takım ile Dunya Kupsaı 3.lüğü yaşayan Emre Aşık 2008'de de Avrupa futbol şampiyonasında bize yine 3.lük getiren kadronun bir parcasıydı. Bu yönüyle milli takımın en büyük başarılarında pay sahibi olan ender oyunculardandır. Kendisi Milli Takım'ın Amerika'da Çek Cumhuriyeti'yle oynadığı maçta son kez milli formayı giyerek jübile yapmıştır. Bu seyehatin öncesinde Ataturk Havalimaında karşılaştık Emre Aşık ile, Okan Buruk'un pasaportunu evde unutmasından dolayı onu beklerken ayaküstü sohbet ederken samimi tavırlarıyla bir kez daha takdirimi kazanmıştır. Aynı zamanda fubola veda ettiğini ama Galatasaray'a veda etmediğini Florya'da birkaç proje oldugunu bundan sonra da Galatasaaray'da gorev alabiliceginin haberini vermişti o gün. Zaman neler gösterir bilinmez ama Galatasaray ruhunu taşıyan Emre Aşık'ın her zaman Galatasaray'ın bir parcası olması yukarda da bahsettiğim gibi bir şekilde yollarının tekrar kesişmesi dileğiyle. Güle güle Emre Aşık, güle güle tekmeye kafa uzatan adam, güle güle adam gibi adam. 

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Türkiye Spor Toto Süper Lig; 2. Haftanın Ardından


Super ligin ikinci haftası da geride kaldı en nihayetinde. Son zamanlarda ben oyle bir hafta hatırlamıyorum ki üç buyuuk takımın üçü de puan kaybetsin. Aslında basitce kaybedilmiş üç puan değil bunlar, her takıma ayrı bir sey verdi bu maglubiyetler bunları sıralayacak olursak;
Beşiktaş;
Bu sezon gercekten yerinde transferler yaparak iyi bir hava yakaladılar, Queresma ve Guti gibi ünlü yıldızları da takıma katmanın havasıyla Beşiktaş gerek taraftarı gerekse takım olarak bulutların üztünde yürğmeye başlamışlardı. Yıllarca Beşiktaş ve futbolu agzına almayana insanlar bir anda futbol meraklısı Beşiktaş fanatiği oldular cıktılar. Aslında bir yandan iyi bu ama boyle olması herseyi bir anda parlak yapmıyor.Evet başarılı transferler yapıldı takım özellikle Schuster'in gelişiyle bir kimlik kazanma yolunda ama öncelikle unutulmaması gereken şey futbolda kazanmak sadece yıldız oyuncularla olmuyor takım oyunu da gereklidir. Beşiktaş takım olarak iyi olabilirse bu sene lige damgasını vurabilir, bu yolda cok iyi bir zamanda güzel bir maglubiyet aldılar. Güzel maglubiyet diyorum çünkü bu yolda ayaklarının yere basmalarını saglayacak bir maglubiyet oldu bu. Bundan sonra kesinlikle daha iyi ve disiplinli olacaklardır. İstanbul Belediye macı için atılan en güzel manşet ise Takvim gazetesinden; İETT otobüsü Q7'i solladı...

Fenerbahce;
Son zamanlarda Türkiye de oynanan en güzel macı kaybettiler, her ne kadar sonuc aleylerine de olsa boyle bir macın taraflarından birisi olmaları bile ayrı bir güzel. İki teknik adamın taktik savaşı şeklinde gecti mac, Aykut Alex ve Stoch'u yedekte tutarak diri bir takımla başlama düşüncesiyle risk aldı, art arda gelen iki gol butun planlarının bozulmasına sebep oldu. Aslında Fenerbahce'nin şanssızlıgı golleri hep en olmayacak zamanlarda yediler. İlk golden sonra daha ne oldıugunu anlamadan macın 2-0 olması, tam 2-1 oldu derken 3. golu yemeleri oyuna tutunamamalarına sebep oldu. Sonucta daha etkili daha agresif olan Trabzon macı kazandı ve gecen seneden sonra Tarbzon hala Fenerbahce'nin başına bela olmaya devam ediyor, bu gidişte Trabzon karşısındaki Fenerbahce, Kadıkoy'de ki Galatasaray gibi olacak.

Galatasaray;
Problem suruyor takım kaosa bir adım daha yaklaştı, nereye bakarsan bak ordan yeni bir problemi cıkıyor hem de derinden en dipten cıkıyor, Bursa macını kazansalar problemin sadece üstünü orteceklerdi, ama dipteki sorun hep var olacaktı. Galatasaray ve sıkıntıları konusunda en güzel, en kapsamlı yazıyı aceto blogda Bulent abi yazmış Galatasaray'daki Kangren başlıgı altında, Galatasaray'ın en başındaki adamıdan en genc taraftarına, sorunu bileninden, anlamaya çalışanına herkesin bir kere okuması gereken muthiş bir yazı olmuş.

Üç büyük takım da kaybedince ligde ortalık Anadolu klüplerine kaldı bu hafta sevinme zamanı onlarındır, haklarıdır.

21 Ağustos 2010 Cumartesi

İçimizden Biri Haldun Üstünel


Bir takımın yönetim kurulunda toplumun her kesiminden insanlar olur ya hani o taraftarın arasından biriydi, taraftarın içnden hem de oyle cekirdek citleyen numaralı koltuklarda oturanlardan değil bizzat tribunun en ateşli yerinde avazı cıktıgı kadar bagıranlar kesimin arasındaydı Haldun Üstünel. Onlardan biriydi onların temsilcisiydi, onları bilendi anlayandı. Onun içindir ki cok sevmişti Galatasaray taraftarı onu. Artık onalrı dinleyen onların isteklerine cevap veren biri vardı ne de olsa Galatasaray yönetiminde. Ali Sami Yen Stadınıj akustik larak en iyi yeri deplasman tribünelrinin oldugu kısımdır. Onun içndir ki bazen elli kişi bagırsa orda deli gibi ses cıkar. Bunun farkında olan taraftarların istegi iletildi bir gun Üstünel'e. Hem bu akustik meselesi yüzünden hem de her turlu kareografiye musait olan eski acık tribunun tamamında yer almak sebebiyle deplasman taraftarının yeri değişsin diye bir talepte bulunduldu Haldun abiden. Bu düşünceye gore deplasman tribunu E5 tarafındaki kalenin arkasına alınacaktı. Bir Vestel Manisaspor macı oncesi bir baktık ki deplasman taraftarına ayrılan yer yeni acıgın sag tarafına alınmış. Gerci guvenlik nedeniyle sadece tek maclık orda kaldı, il guvenlik komisyonu begenmemiş ama tek maclık da olsa birisinin taraftarın sesine bu kadar kulak vermesi onların isteklerini önemsemesi Türkiye'de cok görülen bir olay değildi. Taraftarın da içimizden biri Haldun Üstünel diye pankart acması boşuna değildi.
Bir tribunde eski yeni tum oyunculara pankart hazırlanır, ama bir yöneticiye yeter artık istifa et haricinde boylesine güğzel bir pankart hazırlanması pek sık rastlanan bir durum değildir. Peki kimdi bu Halduın Üstğnel neydi onu bu kadar pouler yapan. Son yılların en hızlı yukselen degere sahip olan yoneticisydi. Rahmetli Özhan Canaydın'ın Galatasaray'a kazandırdıgı en önemli şeylerden biriydi, 1967 İstanbul doğumlu olan Haldun Üstünel, orta öğrenimini Saint Benoit Lisesi, lise öğrenimini Suadiye Lisesi'nde, yükek öğrenimini ise A.B.D. San Francisco Dominican College Üniversitesi'nde Uluslararası İş İdaresi Bölümü'nde tamamlamış. (Uluslararası alanda bu kadar başarılı olması tahsilinden geliyor demek) Küçüklükten beri Galatasaraylı olan Üstünel, neredeyse her mac tribundeki yerini almış, takımını sonuna kadar desteklemeyi ihmal etmemşti. bu desteğini profesyonel olarak da surdurmek için Galatasaray yönetim kurulnda yer almaya başlamıstır. Kendisine Galatasaray Spor Kulübü Futbol Komitesi başkanlığı verilmiş transferde birinci adam konumuna getirlmişti.

Artık bundan sonra transferlerde onun imzası olacaktı. Lakin cok sonradan anlaşılacaktı ki bu dudrum onun için sonun başlangıcıydı aslında. Kongre yapılmış, Adnan Polat'ın listesinde olan Haldun Üstünel goreve başlamıştı artık Galatasaray için yeni bir dönem başlıyordu. Uzun saclarıyla dikkat ceken Üstünel kısa bir sure sonra tuım dikkatleri yaptıgı işlerle cekecek butun kamuoyunu kendisine hayran bırakacaktı. Kendine has bir tarzı vardı onun; transferi sessiz ve derinden hallediyordu, basının bile transfer haberlerini taraftar ile aynı anda resmi siteden ogrenmesi, güçlü ve kariyerli isimleri birer birer Türkiye'ye getirmesi üstelik bu isimleri ucuza getirmesi hata ve hatta cogunun bonservisini taksitlere boldurmesi onu bir anda herkes tarafından tanınan biri yapmıştı kısa sure içerisinde. Önce Lincoln sonra Meira, Kewell, Keita, Baros, Rijkaard, Elano, Jo, Dos Santos. Hepsnin transferinde Haldun Üstünel'in muthiş emegi vardı. Bunu kimse yatsıyamazdı.

Şaşırtıcı derecede kariyerli isimlerle hızlı, hızlı oldugu kadar da sessiz bir şekilde anlaşmya varılması onu bir anda gündemin en üstüne yerleştirdi. Artık her transferde onun adı geciyor, taraftar onu bagrına basıyor, en büyük transfer Halduın Üstünel diye tempo bile tutuyorlar her fırsatta ona olan güvenlerini gerek marslarla gerekse pankartlarla dile getiriyorlardı. O ise her zaman mutevaziliğini elden bırakmıyordu. Her basın toplantıısnda her fırsatta transferin ekip işi oldugunu soyluyor ve yönetim kurulundaki diger arkadaşlarına da teşekkür etmeyi ihmal etmiyordu. Ama bu durum buna ragmen rahatsız etmişti kimilerini. Onun isminin bu kadar cok anılması kendilerini ikinci plana atılıyorolması demekti onlar için. Artık o bir transfer sihirbazıydı, bu konuda öyle populer olmuştu ki tribunde Haldun abi bana kız istesene diye pankart açanından, Fenerbahce bu transfer doneminde Haldun Üstünel'i transfer etsin diyenine hatta In Haldun We Trust diye pankart acanına herkes bir şekilde ona olan sevgisini gösteriyordu.

Transfere bu kadar cok önem vermesi, işini iyi yapması ince eleyip sık dokuması nedeniyle sürekli yolu havaalanına düşer sık sık karşılaşırdık. Bende her zaman fırsattan istifade haberleri birinci elden almak için ayaküstü birkac soru sorardım kendisine ve her defasında sıkılmadan sıcakkanlılıkla cevap verirdi. Medya ogrenmeden benim ogrendiğim cok oldu zamanında haberleri, ama bunu fırast gorup suistimal etmedim adamın iyi niyetini:) Velhasıl yonetimde adam gibi adam denilebilecek iş yapan biriydi kendisi. Ama turkiye'de hiçbir başarı cezasız kalmazdı kalamazdı onun ki de kalmadı. İlk fırsatta Galatasaaray'ın cıkarlarını hiçe sayma ugruna harcadılar kendisini, ne için bir hiç ugruna, birleşen iki şirkette Adnan Sezgin'e sıfat bulunamamış o da Hladun Üstünelin görevine göz dikmişti. Hiçbir neden yokken görevinin Adnan Sezgin'e verilmesine bozulan Haldun Üstünel istifasını sunmuş hatta bunla da yetinmeyen bazı tiplerin Futbol direktorlugunden istifa etmekle olmaz yiyorsa yönetim kurulundan da istifa etsin safsatalarına pabuc bırakmamak için en sonunda da yönetim kurulundan da istifa etniştir.
 Sonra ne mi olmuştur lig başlamış, transfer doneminin kapanmasına 15 gun kalmış hala Galatasaray elle tutulur birini alamamıştır, bu gidişte alamayacaktır da. Son 3 yılın en buyuk kazancı en buyuk transferi olan Haldun Üstünel'in Galatasaray macerası sona ermiş, taraftarın da iyi bir futbolcu izleme hayalleri de son bulmuştur. Kesinlikle büyük kayıptır Galatasary için. Ama zaaman gösterecektir ki bu Adnanların saltanatını sallayacak isim yine kendisi olacaktır.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

İnsanın Bazen De Şansı Olacak


9 Mayıs 1987 dogumluydu Ugur Uçar, bu jenerasypnun gelecek vadeden oyuncularındandı. Galatasaray altyapısında yetişmiş U16-17-18 tum milli takımlarda oynamış pırıl pırıl bir gençti Ugur Uçar. Henuz 7 mart 2004'te Fatih Terim tarafından ilk onbire alınmıstı. 1999'dan beri galatasaray alt yapısında olan Ugur'un bu ilk A takım deneyimiydi.  Galatasaray Adanaspor macında ilk defa. Defansın sagında, uyumlu, hareketli bir gorunum ciziyordu. 2004-2006 arasında Galatasaray'da 23 maca cıkmış Mersin İdman macında bir de gol atmıştı. Eric Gerets zamanında takımda düşünülmediği için 2006-2007 sezonunda Kayserispor'a kiralanmistir. Arda Turan abisi gibi kiralık olarak gitmesine ragmen takımında yer edinmeyi başarmış Kayesri'de 26 macta forma giyip seneye Galatasaray'dayim mesajını coktan gondermişti. En nihayetinde 2007-2008 sezonunda tekrar Galatasaray'a donmuş subat ayına kadar gecen surede 22 lig macında gorev olarak defansın sagının vazgecilmezi olmuştur. Hatta defans oyuncusu olmasına ragmen o gune kadar ligin en cok orta yapan hatta en cok isabetli orta yapan yani ligin asist kralıydı kendisi. Taa ki o güne kadar. Tarih 18 şubat 2008'di. Galatasaray Ali Sami Yen'de Bayer Leverkusenle karşılaşmıştı hafta içinde, Türkiye karlı ve soguk bir haftanın içindeydi. Galatasaray hem Leverkusen macını dusunerek hem de hava şartlarının elverişizliginden dolayı federasyona basvurmuş ve 18 şubat pazar gunu oynanacak olan Galatasaray- Konyaspor macının ertelenmesini istemişti. Maalesef ki Galatasaray'ın bu talebi federasyondaki bazı eksik akıllı kesim tarafından kabul görmemişti. Galatasaray yaklaşık önce Ankaraya gecmiş ucakla daha sonrasında Ankara Konya arasını beş saat de alabilmişti. Saha resmen buz içindeydi top oynamayı gectik ayakta durmak bile imkansız bir hal almıştı. Buna ragmen Galatasaray Umit Karan'ın goluyle macı 1-0 kazanmış ve ligdeki konumunu yani liderliği korumuştu. Kazanc sadece 3 puandı ama kayıp? Kayıp tahmin edilenden daha buyuktu. Buzlu zemine rağmen yaradana sığınıp hamleler yapan Batista'nın gazabına uğramış olan Ugur Ucar'ın hayatının dönüm noktası olmustu bu mac.
Bana gore o gune kadar oynadıgı futbolla Turkiye'nın gelecek on yılının sag beki olmayı garantilemiş bir oyuncuydu Ugur Ucar. Fakat o talihsiz sakatlık onun tam bir yıl sahalardan uzak kalmasına neden olmuştu. Diz kapagındaki kırık futbol hayatının bile bitmesine sebep olabilirdi, gecirdiği operasyonlar sonucunda olaydan tam bir yıl sonra ayaga kalkıp antremanlara başlayaildi Uğur. Hem de formasını aldıgı Bulent Korkmaz abisinin takımın başına antrenor olarak gectiği ilk gunde. O malum 18 şubat 2008'deki konya deplasmanındaki mactan sonra 30 Maysı 2009'da sahalara dönebildi Ugur. Bu onbes aylık surecte diz kapağı 3 parcaya ayrılan ve 3 kez amelyat geciren Ugur olarak döndü sahalara. Gecen sezon da 14ü ligde toplam 20 macta gorev aldı. Eski Ugur'u aratır haldeydi dogal olarak. Nerde o eski ortalar yapan hızlı cıkan agresif Ugur nerde gecen sene ki Ugur. Hal böyle olunca da bu yaz başında Anlaragücü'ne satılmıştır kendisi. Hani onun hayatına bakıp da nerden nereye diye sormamak elde değil.  Henuz 23 yaşındadır kendisi inşallah bundan sonra daha iyi olacaktır eski Uğur olacaktır. Gelişecektir, büyüyecektir olgunlaşacaktır ve zaten var olan yeteneğine eski cevikliğini de ekleyerek tekrar eski formuna kavusup milli takımın vazgecilmezi olacaktir yeniden inşallah.

17 Ağustos 2010 Salı

Türkiye Spor Toto Süper Lig; 1. Haftanın Ardından

Bir takım düşünün ki her yonuyle hazır olması için en az üç ay lazım bizim ülkem,zde normal şartlarda. ama sadece bir ay yeter ki o takımın hazır halinin gecmesi için. Evet lige 90 gün boyunca ara verildi, aradan once butun tkımlar artık olması gereken kapasitesinin sınıralrındaydılar. Bu aranın sadece 1 ayı dinlendi futbolcular sonra gerek Dunya Kupası gerekse devamında başlayan kamplar nedeniyle ve en sonunda süper lig başladı. Başladı ama bakıyorsunuz ki nerdeyse hiç bir takım tam olarak hazır değil yeni sezona. Herkse hala yaz tatiliniden cıkamamış ligin başladıgının farkında bile değillermiş gibi bir goruntu çiziyorlar. Bu takımların en başta geleni şüphesiz ki Galatasaray. Fakat Galatasaray'ın hazzır olması için sadece zaman yetmez çünkü gecen seneden gönderilen dokuz oyuncunun hiçbirinin yeri doldurulmuş değil. Ki bunların birisinin Mehmet Topal birinin de Keita oldugunu dusununce gelecek için pek bir umut yok Galatasaray için şayet takviye yapılmazsa. Hal böyl olunca takımda antreman havasında mac yapıyor. Sivas deplasmanında bir sıfır öne gecen takımın sahadan maglup ayrılmasının başka acıklaması olmasa gerek. İşin acı tarafı ise takımda Arda ve Kewell'dan başka top yapacak adam yok. Durum boyl eolunca onlara yuklenen sgır gorev onlarında mactan erken kopmalarına neden oldu. Dusunun kurtarıcı olarak orta sahayı toparlamsı için yapılan değişiklik Barış Özbek daha ne kadar kotu durumda olabilirsiniz ki. Beşiktaş kadro olarak standardın üzerinde bu sene. Onlara sadec birbrilerini tanımaları için biraz zaman lazım o kadar. O zamanı da Guti ve Querasma gibi yıldızlarıyla kayıpsız atlatıyorlar.
 Fenerbahce ise cok rahat bir galibiyet aldı. Fenerbahce için en önemli gelişme Niang'ın gelişi değil alınan 4-0
'lık galibiyet de değil Semih'in tekrar futbola donmesi bence ve Alex'le neler yapabileceklerini göstermeleri. Zira bu hafat içinde Alex bile tartışılır hale gelmişti, Aykut'un onu kadroda düşünmediğine dair haberler bile cıktı. Gerek Alex olsun gerekse Semih ligin bu ilk macında hem dedikoducuları susturdular hem de bu senenin kendileri için daha iyi olacagınıun ilk sinyallerini verdiler. Bursa ve Trabzon2da ilk haftayı kazasız atlatıp sonradan bu ilk haftalarda kaybedilen basit puanlara aglamayacak takımlar arasında yerlerini aldılar, ama genel olarak belki yazın bu en sıcak gunlerini yasadıgımız zamandan olsa gerek tüm takımlarda oyun yapısı olarak hazır olmamışlık ve oturmamışlık vardı.

İlk haftada dikkat cekenler;
  • Gecen sene dort buyukler haricinde neredeyse tum anadolu kluplerine sponsor olan Turkcell, bu sene ligin isim hakkını almadıgı gibi, takımlara olan sponsorlluk destegini geri cekmiş gibi gözüküyor. Bu yuzdendir ki anadolu kluplerinin cogunun formasının onunde reklam yoktu, olayı ANtalya gibi eski reklamlarını kapatarak cözen takımlarda yok değildi. Anlaşılan anadolu klupleri bu konudaki sıkıntılarını çözebilmiş değiller.
  • Digiturk 9 maco da canlı yayınlamaya başladı güzel ama bazu seylerden de taviz vermekten geri kalmadılar. Öncelikle iki spiker inadından bir turlu vazgecmediler vazgecmeyecekler gibi de gorunuyorlar.
  • Boyle olunca da Malih Sendil aynı gun hem Sivas'tak macı hem de İzmir'deki macı anlatıyor. Bir saat önce Ankaradan sesi gelen Melih'in bir saat sonra Kadıkoy'den duyuyoruz, digiturk'e yakışmadı.
  • Şansal - Mustafa Denizli- Markus Merk enterasan bir üçlü olmuş, özellikle Markus Merk'in tarafsız yorumları ligde etkili olacaktır.
  • Ahmet Cakar - Erman Toroğlu - Reha Muhtar üçlemesine ise digecek söz bulamıyorum, zaten isimler bizi ne kadar renkli bir donemin beklediğinin ipuclarını veriyor.

15 Ağustos 2010 Pazar

Futbol Nedir?


Futbol kimine gore bagımlılıktır, kimine gore tutku, bazı hayatın anlamı der, bazısı eglencenin kendisi. Kimine gore aşktır futbol kimine gore ise gelip gecici bir heves, yaşamın ta kendisi diyen de vardır futbol için, hayat felsefesi diyen de. Kimi duygu patlaması olarak niteler onu;sevincide,üzüntüyü de en uçda yaşamaktır ona gore. 11 kişinin bir topun arkasında koşmasıdır kimine gore, kimine goreyse milyonların tek bir yurek olup birleşmesidir meşin yuvarlagın arkasında. Kimi taktik der onun için, kimi sistem, kimine gore sadece kazanmaktır, kimine gore kaybetmenin tadı, kimine gore de önemli olan mucadele etmektir . Futbol da oyle bir an gelir ki olmak ya da olmamak arasındadır, tanımadıgınız birine doya doya sarılmaktır. Tarih yazmaktır futbol bazen, bazen de tarihin tozlu sayfalarında kaybolmak, ama tartışmasız bir gerçek vardır ki Futbol asla sadece Futbol değildir. Futbolun hayatımızdaki yeri ve önemini anlatmaya kelimeler yetmez aslında. Ama maalesef ki futbol gunumuzde sadece bir endsutri olmuştur. Maddi çıkarların bir parcası haline gelmiştir. Evet sponsorların önemi cok buyıktur bu piyasada ama kendini herseyin önüne geciren kişi ya da kurumlar. İşte su an ki futbolumuzun geldiği noktada en acı tablo budur. Yönetici olan takımı sevdiği için değil şirketlerinin hisseleri borsada tavan yapsın diye reklamı artsın diye yonetici olmaktadır. Sponsor olan da takıma desteginden degil kendi reklamı için sponsor olmaktadır öyle ki kimi zaman takımın bile onune gecmeyi başarmaktadır tıpkı en son orneginde oldugu gibi. Medical Park Antalyaspor, Vestel Manisaspor, Canakkale Dardenelspor yada Kardemir Karabuk, Medical Park İnönü Stadı yada Aslantepe Türk Telekom Arena hiç farketmez, artık futbolun günümüzde tek bir tanımı var maalesef Futbol bir Endüstridir.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Spor Toto Super Ligi


90 günlük aranın ardından Süper lig heyacanı geri dönüyor. Hem de yepyeni bir isimle Spor Toto Süper Lig, hani arasak tarasak komuoyu yoklaması yapsak olayı referanduma acsak bundan daha kotu bir isim olamazdı. Fortis Türkiye Kupası'na bile alıştık ama spor toto super lig nedir ya? Tekerleme gibi tam anlamıyla. Zaten su sponsor muhabbetinin iyice cılkı cıktı, herseyin onunde bir sponsor var artık. Bu sponsorluk olayına devlet kurumlarının girmesine ne demeli peki? Ziraat Türkiye Kupası, Spor Toto Super Lig, kurum Futbol Federasyonu yani dogal olarak devlet, sponsorlar spor toto ve ziraat devlet kurumları, yani devletin kendi kendine sponsor olmasının trajikomik bir örnegi daha oldu bu. İddaa süper lig bile anlaşılabilrdi de spor totonun hala aktif olup olmadaıgından bu muhabbetle haberim oldu. İsim tam anlamıyla manidar olmuş zaten tadı tuzu istikrarı olmayan ligimizdeki takımların yeri ve degeri spor toto kuponunda. Ülkemizde futbol hem takımlar bazında hem milli takım bazında kendi içinde donup duruyor, neredeyse on yıl oldu ki Avrupa'da ve dunyada bir başarımız yok oyle kendi kendimize eglenip duruyoruz, inşallah bu sene bu durum değişir. Yeni sezondan tek temennim budur, takım, renk, sehir hiç farketmez yeter ki bu sene ülke dışında birşeyler yapalım. Kendi kendimize sevinip kendi kendimize üzülmeyi bırakıp biraz da başkalarını üzelim.

13 Ağustos 2010 Cuma

Güle Güle Keita


2009 yılının 2 Temmuzuydu,sabah 9 itibariyle acıkladı resmi site. Abdul Kader Keita Galatasaray'daydı. 27 yaşında ve 1.84 boyunda olan hem sag hem de sol kanatta oynayabilen Fildişi Sahillerinin milli futbolcusu Abdul Kader Keita 2009/2010 sezonunda Galatasaray forması giyecekti. Hem de 3 yıllıgına anlaşılmıştı kendisiyle. Yine bir Haldun Ustunel tarnsferiydi, sessiz ve derinden yapılmıştı. Basın mensupları dahil herkes resmi siteden ogrenmişti haberi. Oyle agızlara sakız olmamıştı gunler oncesinden, onun içindir ki kimse bınservisini yukseltememişti. Ki zaten yuksekti bonservis bedeli kendisine tam 8.000.000€ verilmişti ama Rijkaard'la birlikte yepyeni bir takım hedefleyen Galatasaray'da yeni surecin en onemli oyuncularından biris olacaktı.
Son dort yılında Fransa'da ön plana cıkan oyunculardan biriydi.üstelik 2007-2008 sezonunda da Lyonnais'da Milan Baros ile de birlikte oynamışlardı. Turk futbolseverinin sahada gormek istediği bir oyuncu tipiydi Keita, kendine has özellikleri olan, yırtıcı, çalışkan, savaşcı ve iantcıydı. Teknik futbolunu gösterişli şova dönük hareketleriyle susluyordu.Hani gec tribune bu adamı izle tadında biriydi. Bu kadar özelligin yanına asabiyet, kavgacılık biraz da çirkeflik eklersek ortaya Abdul Kader Keita cıkıyordu. Sempatik tavırları sayesinde kısa surede taraftarın gonlunu kazanmıştı. Ayrıca rakip takım ne kadar katı savunma yaparsa yapsın sahada gününda olan bir Keita varsa sorun yoktu. Ne yapılır edilir o kilit acılırdı. Attıgı her gol sonrası yaptıgı takla şov da ayrıca bir hava veriyordu tribunlere.
Gerek istikrarsız yapısı gerekse Galatasaray yönetiminin bu sene ki transfer politikası -ki oyuncu değil para anlayışı- nedeniyle kendisi 8.350.000€ bonservis bedeliye Katar'ın El Saad takımına transfer olmuştur. Üzücü bir haberdir zira henuz ilk yılını gecirdiği Turkiye'de daha faydalı işler yapabilirdi, onun tarzında bir oyuncuyu da aynı fiyata bulmak takıma ve ülkeye adapte etmek kısa zamanda yapılacak birşey değildir. Her ne kadar Turkiye'de cok eleştirilse de Galatasaray taraftarı kendisini özellikle Vicente Calderonda Atletico Madrid'e karşı 40 metre depar atıp attığı nefis golle, Kadıkoy'de kendisiyle gureşe tutuşan Roberto Carlos'a attığı dirsekle hatırlayacaktır. Bir de her golden sonra attıgı nefis taklalarla. Ben de bir Uefa macı sonrası denk geldiğim ikimzinde bön bön baktıgı wc manzaralı bu resimle.. Güle Güle Keita yolun acık olsun.

12 Ağustos 2010 Perşembe

Zamanı Geldi




Tarih Kimleri Yazar?

Tarih hayal edeni yazar!
Hayallerinin peşinden gideni...

Kendine güveneni...
Yürekli olanı...
Yüreğini koyanı yazar

Tarih inananı yazar..
Gerçekten isteyeni...

İnat edeni...
İmkansızı deneyeni...
Vazgeçmeyeni yazar..

Tarih hiç durmadan çalışanı...

En yukardakini yazar.
Başarılı olanı...

Başarıyı paylaşanı yazar.
Ve sadece birlikte olanlar, tarih yazar.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Bir Türlü Karar Verilemeyen Sahur Yemekleri


'Abi kesin kahvaltı yapmamız lazım' - Kahvaltı tok mu tatar ya?
'Patates kızartsak' - Akşama kadar susarız o zaman da
'Yumurta pişirsek'  - O zaten olmaz daha cok susatır.
'Makarna en iyisi bence' - sacmalama oglum ne makarnası gece gece
'Yemek mi yapsak?'       - Butun gece yemek yap, ezan okunmasına beş dakika kala da yersin artık kim ugrasacak onla?
'Abi su içelim yatalım o zaman yaa'   - Harbi oglum zaten biz acıkmayız, suyu iyi içtik mi yeter gerisi kolay..

Zordur abi sahur, yemek yesen bir turlu kahvaltı yapsan bir turlu, hiç birşey yemesen bambaşka bir turlu, en iyisi mi ramazanda yanlız olmamak ve herseyi işin ehli olan annelerimize bırakmak gerisi yalan, gerisi boş.

Bambaşka Bir Transfer Hikayesi


Birçok teklif geldi – ki bu çok hoştu – ama sonuçta benim için önemli olan Galatasaray taraftarı ve teknik direktörümüz Frank Rijkaard ile aramdaki harika bağdı. Bence, Galatasaray taraftarı bugüne kadar gördüğüm en iyi taraftar grubu ve kulüpte geçirdiğim sürece beni benimsemeleri, bağırlarına basmaları benim için çok şey ifade ediyor. Bu yüzden kararımda çok büyük rol oynadı Galatasaray taraftarı.”    
 Harry Kewell

Hani bir takımın taraftarı oyuncunun takımdan gönderilmesine etki eder ya bazen, zevmez tepki gösterir islıklar kavga eder bir şekilde yollanmasına vesile olur o oyuncunun. (misal hatırlayalım kezman- fb taraftarı) Olmadı mı olmaz bazen işte. Bunun tam tersi bir hikayedir Harry Kewell ve Galatasaray taraftarının ilişkisi. Öyle bir oyncu ki taraftarın -kelimenin tam anlamıyla- sevgilisi, öyle ki her ne kadar yeni sezon da görünür de saglık sorunlarını bahane edilerek aslında da yıllık üceriti sebebiyle tekrar anlaşma yapmaya sıcak bakılmıyordu kendisiyle, ama ortada bir etken vardı o da taraftar baskısı. Taraftarın tepkisi ya da etkisi yabana atılacak türden olmayabilirdi. Mutlaka başka nedenleri de vardır ama asıl etken taraftardır Kewell ile bir sezon daha anlaşılmasında. Üstelik Kewell'ın Galatasaray'ı tercih etmesinde ya da bir sene daha kalmak istemesinde de asıl etken taraftardır ki bunu Kewell da yukardaki sözleriyle dile getirmiştir anlaşma saglanmasının akabine.
 İşte bir oyuncu taraftar sevgisinin ürünüdür bu anlaşma. Galatasaray taraftarı için Kewell'ın yeri apayrıdır bundan sonra da oyle olacaktır. Gecen sene takıma yonelik protestolardan tek nasibini almamış kişiidir Kewell, tum takıma tepki gösterilirken bir tek Kewell'ın adı yukseliyordu Galatasaary tribunlerinden, üstelik kendisi kadroda olmamasına ragmen. az daha Galatasaray yönetimindeki bazı tiplere kalsa bundan sonra iş yapmaz anlayışıyla gönderilenler arasında olacaktı. Neyse ki Allah'tan duydular taraftarın sesini de bir yıl da olsa yeniden anlaşmaya vardılar. Kewell'ın ne kadar kaliteli ne kadar etkili bir oyuncu oldugunu söylemeye gerek yok zaten Bu kelitedeki bir insanı gondermeyi dusunen zihniyet vardı düşünün. Donem arasında Kewell'ın kalması için Nonda yollanmış gecen sene sonuna kada Kewell'dan tam anlamıyla yararlanılamamış bu sene tam faydalı olacagı sezonda kafada soru işaretleri varmış. Neyse ki en son cıktıgı OFK Belgrad macında kanıtladı kalitesini bir kez daha Kewell, daha bitmedim, aksine yeni başlıyorum dedi oynadıgı muthiş oyunla.Bu sene Galatasaary taraftarının stadı tamamen doldurmasının sebebi olacak birkac oyuncudan biri olacaktır hiç şüphesiz. İyi de olacaktır güzel de olacaktır. İnşallah sakatlıksız iyi bir sezon gecirir, o enfes gollerini izleriz biz de bol bol. "Sol kanata acılan top, Kewell gelişine vurdu ve muhteşem bir goool "diye nice anlatımlara şahit olmak temennisiyle. İyi ki varsın Kewell...

10 Ağustos 2010 Salı

Ne Güzeldir Ramazanlar

Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. (Bakara - 183)

Bir başkadır bu ayın tadı, uyku mahmurlugunda yenilen sahur yemeginin tadı, sabah uyanınca keşke b,raz daha yeseydim duygusu, acıkınca ya da susayınca saate daha sık bakmanın tadı, herseyin tadı bambaşkadır bu ayda. İnsanların iftar için eve yetişme telaşı ve akşam vakti caddeyi ortalığı saran pide kokusu, gun boyu suren sabrın ezan sesiyle sona ermesi. Sonra tıka basa yiyip üzerimize coken agırlık, hepsi bir başka güzel bir başka anlamlıdır. Bize özgüdür bizi anlatan bir aydır. Sabır ayıdır, saygı ayıdır, sevgi ayıdır. Her zaman başkadır, her zaman başka güzeldir ramazanlar...

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Hayret! Bazen İyi Şeyler De Olmuyor Değil


Bu sene transfer konusnda tamamen cuvallayan Galatasaray yönetimi sözleşmesinin bitmesine daha bir yıl olan Milan Baros ile 2012-2013 sezonu sonuna kadar anlaşmış. Takımda hiç bir mevkiide bir istikrar saglayamayan Galatasary hiç yoktan Baros ile forveti garantiye almış oldu. Bana gore bir forvetten fazlası olan Baros'la sözleşme yenilemek bu sene yapılmış en akıllıca hareket. Her takım forvetinde hem teknik hem top hakimiyeti olan hem de son vuruşlarında bitirici yonu olan birini ister. Tum bu yonlerini ele aldıgımızda su an Türkiye'nin tartışmasız en iyi forvetidir. Üstelik kariyeri de başarılarla doludur. Şöyle üstün körü bir göz atacak olursak;

Milan Baros
  • 28 Ekim 1981, Cek Cumhuriyeti dogumludur.
  • Futbola dogdugu sehir olan Banik Ostrava'da başlamıştır. 1998-2002 yılları arasında cıktıgı 84 macta 27 gol kaydetmiştir.
  • 2002 yılında 14.800 Milyon € karşılığında Liverpool'a transfer olan Milan Baros, Liverpool'da 3 yıl kaldı ve toplam 125 macta gorev alıp 42 defa rakip fileleri havalandırdı.
  • Liverpool ile 2005'de Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu yaşayan Milan Baroš daha sonra kariyerine Aston Villa'da (56 mac 13gol) devam etti.
  • 2006 yılında Olimpik Lyon' tarnsfer olan Baros burda bir buck yıl oynadıktan sonra Portsmouth'a kiralandı.
  • Transfer sihirbazı Haldun Üstünel'in en buyıuk marifetlerinden biri olan Milan Baros'un transfer haberi 26 Ağustos 2008 gunu Galatasaray resmi sitesinden saat 01:52'de duyurulmuş, 26 Agustos gunu Galatasaray'ın resmi sitesi kendi tıklanma rekorunu kırdı gün boyunca 397.000 tekil ziyaretçi tarafından ziyaret edilmiş, toplam 2.200.000 sayfa gösterimi sağlanmış.
  • 77 kez Çek Cumhuriyeti Millî Futbol Takımı forması giyen Baroš 38 gol atmıştır, 2004 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda attığı 5 golle turnuvanın gol kralı olup altın ayakkabı odulune layık görülmüştür.
  • 2008-2009 sezonunda 20 gol atarak Turkcell Süper Lig'in en çok gol atan oyuncusu olmuştur.
  • Gecen sene Kadıkoy'de 3. dakikada sakatlanıp oyundan cıkarak hem o macın hem de o sezonun Galatasaray için husranla bitmesinin yegane sebebi olmuştur. Ayak tarak parmagındaki kırık onu tam bir sezon boyunca takımdan ayrı tutmuştur. Türkiye'de furboldan azıcık anladığını iddaa eden herkes şu gerceği kabul eder ki Barso gecen sezon sakatlanmasaydı Galatasaray'ın su anki durumu epey farklı olabilirdi.
  • 2013 yılı sonuna kadar Galatasaray'da izleyecegimiz Milan Baros'a bundan sonraki maclarında kazasız belasız sakatlık olmadan bol gollu maclar dileyelim şimdiden.

6 Ağustos 2010 Cuma

Sevgi Neydi?



"sevgi neydi?
Coşkun akan dere, sonbahar rüzgarı ile ürperen yapraklar, cama vurup dağılan yağmur damlaları, bir yürek çarpıntısı...
Sonunda coşkun akan dereler durulur, yapraklar kurur dökülür, yağmurlar diner, güneş çıkardı...
Sevgi neydi?
Sahip çıkan dost, sıcak insan eli, insan emeği, iyilikti sevgi...
Sevgi emekti..."
 
 
Son zamanlarda en cok sordugum soru bu kendime... Acaba sevgi neydi? Hayatın anlamını sorgulayan bu sorunun işlendiği bana gore Türk sinamasının en güzel filmi olan Selvi Boylum Al Yazmalım'dan bu bolum her izleyişinde bir titretir insanın içini. Her repliği ayrı bir güzel ayrı bir vurucu olan filmin "elini tuttum sicacikti.. sanki yuregi elimdeymis gibi" ve "seninim işte,alıp götürsene beni... " bölümleri vardır ki Turkan ablamızın sesiyle ayrı bir duygu katar filme ve ne zaman nerde cıkarsa cıksın izletir kendini. hala da sordurur bu soruyu insana acaba sevgi neydi?

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Galatasary Antreman Formaları



Hayır arkadaş bir takımın antreman formaları normal formalarından daha mı güzel olur ya? Hiç yoktan kırmızısı adam gibi kırmızı, sarısı harbi sarı, yada hiç yoktan kendi renginde takımının renklerini taşıyor. Gayet de hoş gorunuyorlar. Şunun aynısından bir tane forma yapamadılar gidip olayı fanteziye doktuler. Her turlu ben bunu tercih ederim kesinlikle. Bu sene de mac forması değil antreman forması alacagım.

3 Ağustos 2010 Salı

Paralar Nerde?

Sevgili Adnan Polat açıkladı; "Eger Elano'yu iyi bir fiyata satabilirsek biri yıldız üö oyuncu transfer edebilecegiz." Haberin devamı da şöyle; " Bu sene transferde ölçülü davranmak isteyen Galatasaray, yeni transferlerin durumunu Elano'dan gelecek paraya göre şekillendirecek. Peki şimdi şoyle bakarsak;

Loca ve VIP Satışından;  65 milyon €
Digiturk Ön Ödemesi    :    5milyon €
Abdulkader Keita        :   7 milyon €
Mehmet Topal             :   4 milyon €
Emre Güngör               :   2 milyon €
Ugur Uçar                   :  1.5milyon €
                                    +-------------                  
                       toplam  : 84,5 milyon €

Son altı ayda Galatasaray'ın kasasına 85 milyon € yakın para girmiş. Şu ana kadar alınan oyunculara giden para ise en fazla 5 milyon €. Tüm bunlara ragmen hala Galatasaray yönetimi yeni bir oyuncu transfer etmek için Elano'nun tarnsferinden gelecek 10 milyon €nun peşine düşmüş. Elano satılacak da ondan 10 milyon€ gelecek de ondan sonra birisi bulunacak da alınaca. Nasreddin Hoca'nın bahce yün fıkrası gibi, hani demiş ya hoca bahceye yeni bir avlu yaptırdım ordan gecen koyunların yünü takılacak çitlere bende onları toplayıp satacagım aynen bu mantıkta işliyor Galatasaray yönetiminin kafası. Surda ligin başlamasına kalmış on gun, Uefa eleme macları başlamış, acaba ne zaman transfer yapmayı düşünüyorlar. Son altı ay gibi kısa bir surede Galatasaray tarihindeki en cok para girmiş klubun kasasına, tabi bunlar bizim duydugumuz, bildigimiz bir de bilmediklerimiz var. ona ragmen hala Elano satılacak da yeni oyuncu alınacak. Peki diger oyuncuları özellikle de Keita'yı satan yönetim, onları niye sattı peki? Şimdi de İlhan Cavcav'a mı özendiler. Klüp mü yönetiyorlar oyuncu ticareti mi yapıyorlar? Sene sonunda takımın başarısı mı daha önemli onlar için, yoksa klubün elde edeceği kâr mı?

1 Ağustos 2010 Pazar

Sevince


erkin koray - sevince | izlesene.com

Erkin babanın efsane şarkısına cuk oturmuş bir video olmuş, her zaman böyle olmaz ama olsa ne güzel olur değil mi?

@ Bu arada şarkının sözleri de en az klip kadar vurucu;
             
       Sevince
Sevince durma durma koş ardından
Zaman yoktur git aşkı iste ondan
Sevince tüm insanlar bir başka
Durma dostum sen de yer ver aşka
Sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan
Aşık oldum galiba yavaştan
oo sevince oo sevince

Öyle bir yol tutmuşum ki sorma
İnandım ki sevince vardır dünya
Sevincedir günlerin bir başka
Durma dostum sen de yer ver aşka
Sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan
Aşık oldum galiba yavaştan
oo sevince oo sevince

Olacak mıydım ben bu halde
Olacak mıydım ben bu halde
Sevince tüm insanlar bir başka
Durma dostum sen de yer ver aşka
Sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan
Eriyorum galiba yavaştan
oo sevince oo sevince
oo sevince

Güzel Bir Sonuç, Galatasaray- OFK Belgrad


Perşembe akşamı oynanan Gaatasaray macını izleyemedim ama iki sıfır one gectikten sonra 2-2 berabere kalışımıza sevinmedim desem yalan olur. Ne alaka demeyin çünkü bu macta alınacak -özellikle- farklı bir galibiyet su ana kadar transferde sadece takımda elle tutulur izlenmeye deyecek adamları para kazamnmak ugruna satmaktan başka birşey yapmayan Galatasaray yönetimine güzel bir mesaj vermiştir bu macın sonucu. Çünkü bu seneyi de boyle idare ederiz mantıgı içinde olan Galatasaray yönetimi biraz silkinip kendine gelir herhalde. Görünen o ki sportif anlamda pek birşey beklemiyor Galatasaray yönetimi bu sezondan, öyle olmasa F. Rijkaard gibi bir 777 pilotuna MD ucagını teslim etmezlerdi. Butakıma kralını getirsen ne fayda ki. Top tutacak oyun kuracak bir tane adam yok Arda'dan başka. Takımı Mustafa Sarplara Barış Özbeklere bırakan yönetim ya Rijkaard'dan mucize bekliyor yada bu sene için beklentileri yok. Eger Galatasaray bu maçı farklı kazansaydı bu saatten sonra sırf kontenjanı doldurmak için iki üç tane üçüncü sınıf yabancıdan başka transfer yapılmazdı.
Çünkü yönetimin bu sene sonunda söyleyecekleri şimdiden hazır. "Bu sene başarısız olmadık aksine şirketleri birleşt,rdik, stadı yaptık ekonomomizi soyle düzelttik böye geliştirdik, Avrupa'da iki tur gectik, ligi de üçüncü bitirdik fena bir sezon gecirmedik falan da felan." Bu mantığıyla büyük diktator Aziz amcasının on yıl önceki haline özeniyor sanırım sayın başkan. Tesisleştik, stad yaptık, sunu diktik bunu diktik, yapma lkardesim boyle yapacaksan hiçbirşey yapma. Galatasaray su ana kadar hep başarılarıyla övündü başarılarıyla anıldı gerek yok başka seye, biz memnunuz Sami Yen'de sen yeter ki zamanın Şampiyonlar Ligine en cok katılan takımını kur yeter, başka birşey istemiyor bu taraftar.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...