30 Nisan 2010 Cuma

İşte Futbol Bu Yüzden Güzel

Avrupa'nın önde gelen liglerinde son haftaya girerken heyacan doruk noktaya ulaşıyor, tüm bu liglere baktıgımzda henuz şampiyonluk düğümünün çözülmediğini, heyacanın son haftalara taşındıgını en az iki takımın potada oldugunu hatta Süper Ligde olduğu gibi bu iki takım arasındaki puan farkının 1 oldugunu görüyoruz. Bunlardan en başta gelen ve en heyacanlısı olarak gözüken La Liga da Barcelona ve Real madrid arasındaki amansız yarış devam etmekte ve Barcelona 1 puan farkla daha avantajlı gorunen takım konumda, ligin bitmesine ise 4 hafta kalmış durumda, bu da şimdiden hiçbirşeyin kesin olmadıgının göstergesi.
Futbolun beşigi Ingiltere'de de aynı durum söz konusu, iki hafta sonra bitecek olan ligde lider Chelsea için en kritik viraj ise bu hafta oynanacak Liverpool macı, eger kırmızıları deplasmanda yenmeyi başarırlarsa son hafta kendi sahasında düşme korkusu olmayan Wigan karşısında galip gelip kupaya uzanacaklardır, ama şu bir gercek ki hiç yoktan Avrupa Ligi'ne gitmek isteyen Liverpool'un da mutlak kazanmaya ihtiyacı var. Çünkü bu hafta aynı zamanda Aston Villa - Manchester City macı var, bu üç takımın aralarında da birer puan var yani Liverpool'un kazanması halinde Uefa'ya gitmesi kesin. Tüm macların aynı saatte oynanacagı ligde hersey bu hafta belli olacak.
Almanya ise şu an bu konuda heyacanın zirve yaptıgı bir konuma sahip zira birinci sıradaki Bayern Munih ile Schalke 04'ün puanlari eşit, ama işin entrasan kısmı Bayern düşme hattındaki Bouchum ile Schalke ise Şampiyonlar Ligi'ne gitme iddasındaki Werder Bremen ile oynuyor. Bayern son hafta düşmesi kesinleşen Hertha ile Schalke ise rahat konumdaki Mainz ile oynuyor, herseyin bu hafta netlik kazanacagı bir hafta bekliyor Bundesliga'yı.
Italya'da ise Roma gecen haftaki maglubiyetle şampiyonluk umutlarını mucizelere bıraktı, her ne kadar arada sadece iki puan olsa da Şampiyonlar Liginde finale kalmanın moraliyle Inter'i hele de bu saatten sonra durduracak takım yok gibi gözüküyor. Lig kupasında da finale kalan J. Mourinho iki hatta üç kupayı birden alabilir.
Bizim ligimizde ise heyecan en az bu dört ligdeki kadar hat safhada, Bursa ile Fenerbahce arasında gecen yarışta iki takımın kalan maclarda hep zorlu rakiplerle karşılaşacak olmaları heyacanın son haftaya kadar süreceginin göstergesi, Fenerbahce her ne kadar avantajlı gözükse de onların da önünde iki tane zorlu Trabzon macları var, eğer ikisini de kazanırlarsa iki kupayla ligi kapatacaklar, tabi tek kupayla kapatmak hatta hiç kupa alamamak da ihtimal dahilinde. Gerçi Trabzonspor'un en yenmesi gereken zamanlarda Fenerbahce'yi yenemediğini göz önüne alırsak iki kupa daha yakın gibi gözüküyor. Zira 96'nın acısını hala yaşayan Trabzon'un birşey başaracagını sanmıyorum, onların oyun tarzından cok motivasyonları belirleyici olacaktır orası da ayrı. Bu arada Bursa'nın da sadece iki maclarının kalması ve bu iki macı da kendi sahalarında oynayacak olmaları ayrı bir avantaj ama son hafta Beşiktaş'la oynayaacak olmaları da unutulmamalı. Nerden baksan ayrı bir heyecan, her ne kadar tum bu heyecanın uzagında kalmış bir takımın taraftarı olsam da futbolu ve bu güzelliklerini seviyorum. Iyi ki varsın Futbol, Iyi ki varsın Turkcell Super Lig demek istiyorum.

Acınızı Paylaşıyoruz

Büyük beklentilerle gectik televizyon karşısına, son yılların en heyacanlı macı olacaktı oysa, bir tarafta 6 kupalı takım Barcelona, diger yanda J. Mourinho'nun İnter'i adı bile yeter heyecanlanmaya. İlk macı Inter 3-1 kazanmıştı Barcelona'ya 1 gol bile yetmiyordu. Barcelona bastıracak heyacan katlanarak artacak, izleyenler pozisyona doyacaktı. Öyle de başladı aslında ama Barca'nın karşısında defansıyla dunyaya nam salmış italyanların en onemli takımı vardı. Alan savunmasıyla, 29. dakikada on kişi kalmalarına ragmen tek bir metrakaresini bile boş bırakmadılar ceza sahasının. Bir kez daha kanıtladı Mourunho klasını, karizmasını. Istediğiniz hucumcularla gelin farketmez istediğimi alırım dedi sahaya surdugu kadroyla, yaptıgı değişikliklerle. Bundan önceki yazılarımda özellikle vurgaladıgım 'defansın iyiyse kafar rahat olur hacı' anlayışı dün sahada gösterdi bir kere daha kendini, öyle ki Barcelona şu anda dünyanın en iyi hucum oynayan takımı olmasına ragmen gecemedi Inter defansını. Inter yeri geldi 5 3 0 dizilişindeydi sahada, hele ikinci yarı sadece bir kere gectiler orta sahadan ileri ama ne yaptı etti istediği sonucu aldı Nou Camp'dan.
Şimdi bu noktada konu şuraya geliyor, defansif futbol bir anlayış mı yoksa futbola ve futbolun güzelliklerine vurulan bir darbe mi? J. Mourinho bir taktik ustası mı yoksa futbolun soğuk yüzlü katili mi? Her zaman sonuc odaklı düşünen biri olarak bence ilk secenek daha ağır basıyor, tesadüf bu ki son birkac konudur ben de bunu anlatmaya calıştım kendimce. Zevk veren futbol, sahada koşan basan lokomotif gibi bir takımdan ziyade defans yapmasını bilen, iyi kapanan takım iş görüyor sonuca gidiyor artık günümüzde. J. Mourinho da çıldırdı mac sonu haliyle, şova düktü işi tamamen.
 Barcelona'nın ezeli rakibi Real Madrid'in sahası Barnebau'da final oynama hayalleri de suya üşmüş oldu böylece. Yüz yılda bir gelirdi böyle bir şans, degerlendiremediler. Şimdi ne kadar üzülseler az, onların bu psikoljisini en iyi anlayanlar da Galatasaraylılardır şüphesiz. Acınızı paylaşıyoruz..

28 Nisan 2010 Çarşamba

Futbolun Geldiği Son Nokta Belgeseli


Futbolun geldiği son nokta belgeselinin ikinci bölümü bugun 21:45'te canlı olarak Camp Nou'da cekilecek. İlk macta böyle dev bir macın oldugu gün yıllardır bu ligin vayıncısı olan star tv'de papatyam gibi sacma bir dizi vardı nihayet bugun bu macı yayın akışlarına koymayı akıl etmişler. Teşekkürler Star, büyüksün Star.

En İyi Hücüm Defanstır


Hayır yanlış okumadınız, yıllar önce Fatih Terim'in "En iyi defans hücümdur" sözüne ragmen soyluyorum bunu. Neden soylediğimi gelince; 2004 yılı Avrupa Şampiyonasındaki Çek Cumhuriyetini futbolla azıcık ilgilenen herkes hatırlar, hani şiir gibi derler ya aynen öyle top oynuyorlardı, takım halinde basan pas yapan oyunu kantlara yayan verkac, şut, araya pas, enine pas, yanına pas, tek pas, cift pas, herseyi yapan bir takım var, lokomotif gibi tanımı tam uygun sergiledikleri futbola. Daha turnuvanın başından itibaren finalin mutlak favorileri. Bir yandan da onların tam tersine Otto Rehhagel'in çalıştırdıgı kontrolu elden bırakmayan defans guvenliğini ön planda tutan önce ve hatta sadece defansı düşünen, boguk, sıkıcı futboluyla Yunanistan, iki takım nerdeeyse birbirine zıt bir oyun yapısına sahiplerdi. Turnuva boyunca nerdeyese her macı bbu oyun yapısıyla 1 - 0 kazanıp yarı finalde Çeklerle karşılaştılar. Normal süresi golsuz biten macta 105. dakikada attıkları golle 1 - sıfır alıp finale yukseli ordan da kupaya uzandılar. Geriye baktıgımızda kupaya uzanan Yunanistan diye gectiler tarihe kimsenin aklında bile kalmadı belki Çek takımı ve oynadıkları futbol. Bundan bir önceki konuda da değindiğim üzere defansı iyi yapmanın 1 - 0 da olsa macı kazanmanın ve futbol denen endustri de sonucun ne kadar onemli oldugunu pazar gunu bir kez daha uygulamalı görsel bir anlatımla görmüş olduk Kasımpaşa Fenerbahce macında. Sahada adeta Yunanistan gibi bir takım vardı, özellikle ilk yarı televizyon karşısında uyumadıysa izleyenler macın pazar gunu olması sebebiyle gec kalktıklarındandır kesin. Yoksa sahada ne oyun vardı, ne de futbol. Ne heyecanlandı pozisyonlarda izleyenler, ne de tüh dedi kacan gollere. Guiza'yla yakalanmış birkaç pozisyonu saymıyorum (ki onun içinde oldugu anları pozisyon olarak da saymam ben) sıkıldık, esnedik, gerildik ama sonucta Fenerbahce kornerden kazandıgı sacma sapan bir golle kazandı macı. Bu sezon bir cok macta oldugu gibi. Bu sezon izlediğim Fenerbahce ile Euro 2004'de izlediğim Yunanistan arasında pek bir fark yokmuş hissi uyanıyor ister istemez bende, kimseye haksızlık etmem tabii ki de.

27 Nisan 2010 Salı

Türkiye Standartlarındaki Üst Düzey Maç


Galatasaray Bursaspor bu macı izleyen taraflı tarafsız herkesin yaptıgı ilk yorum bu oldu, haksız da değillerdi, bu maçı izleyen bir 'futbolsever'in mactan tatmin olmamamsı imkansızdır. Macta futbol adına tek eksik olan sey ise goldu. Birşeyi cok fazla istersen olmaz ya o misal iki takımda o kadar gol atmak için ugrastı ki ikisi de beceremedi bunu. Bunda şüphesiz ki Bursa'nın en onemli gol silahı Sercan'ın D. Guiza'ya özenmesi ve Aykut'un son on yılı yedek gecirmesinin içindeki tüm birikimi as kaleci olarak dışa vurması büyük etkendir. Ama burda asıl konuşulması gereken konu, bazı yandaş medyanın acık acık, bazı aklı başında insanların da ima ederek dile getirdiği, Galatasaray'ın Fenerbahce'nin şampiyon olmasını istememesinden dolayı onların tabiriyle 'yatacak' olması. Aslında bunları söyleyenler bunun aksi olması için elinden gelen herseyi yapanlardan başkaları değiller. Koskoca Galatasaray'ın böyle birşey yapmayı düşünmeleri beyinlerinin ne kadar küçük oldugunun bir göstergesidir aslında. Üstelik Galatasaray'ın ligdeki konumu ununu sermiş elegini asmış vaziyette de değil, Şampiyonlar Ligine katılabilmesi için mutlak kazanması gereken bir mac. Hayır bu eyyamcı kesim aynı konuyu bundan altı yıl once 9 Mayıs 2004'te Fenerbahce ile Trabzonspor şampiyonluk için yarışırken de dile getirmişlerdi, öyle ki Trabzonspor'un kesin kazanması gereken bir maç, Avni Akerde oynanıyor, Galatasaray'ın o sezon için hiçbir umudu kalmamış gidip orda catır catır oynayıp 4-2 kazanmıştı ve bu sonucun ardından Fenerbahce Şampiyonlugunu ilan etmişti. Buna ragmen hala herkesi kendi kafa yapısında zanneden bazı kesim eksik akıllarıyla konusmaya devam etti gecen hafta boyu. Tüm bu igrenc eyyamların altında başlayan mac, futbolun tüm kötü yönlerini barındıranlara inat, futbolun bütün güzelliklerini sunarak izleyenlere keyif dolusu bir heyecan yaşattı.
Ama yukarda anlattıgım zihniyetteki insanların atadıgı ya da yönettiği ya da bir şekilde etkisi altına aldıkları eyyamcı hakem Bunyamin Gezer macın bu sonucta bitmesi için de eleinden geleni yaptı. Yoksa Lucas Neil'e verilen kırmızı karttan on saniye sonrasında bir kırmızı kart da Bursa'dan Zapo'ya cıkarmasının ve bu kırmızı karti hemen hemen her korner pozisyonda olabilecek itişmeler sonucu vermesi başka bir mantıkla acıklanamaz. Biz yine de futbolun güzelliklerini yansıtarak izleyenlere bu kadar güzel bir mac izleten, heyacanın bir an bile düşmesine izin vermeyen iki takıma da bir 'futbolsever' olarak teşekkürü borc bilelim. Bence tamamen renklere takımlara bakmadan soyluyorum pazar gunu sahadaki iki takımdan birisi kesinlikle şampiyon olmalıydı hiç yoktan o gun izlediğim bir önceki mactan galip gelen takıma gore daha cok hakettikleri kesin! Bunu soylerken de en başta futbol kalitesini ön planda tuttugumu acık bir şekilde belirtmek isterim.

1-0 Olsun Bizim Olsun


2008/2009 Sezonu:
Beşiktaş 1 - 0 Ankaragücü
Beşiktaş 1 - 0 Denizlispor
Beşiktaş 1 - 0 Antalyaspor
Beşiktaş 1 - 0 Kayserispor
Gaziantepspor 0 - 1 Beşiktaş (TK)
Beşiktaş 1 - 0 Metalist Kharkov (uefa)

Sonuc;
2008-2009 Sezonu Şampiyonu : Beşiktaş
2008-2009 sezonu Turkiye Kupası Şampiyonu:Beşiktaş

2009 - 2010 Sezonu:
Bursaspor      0 - 1   Fenerbahçe
Fenerbahçe    1 - 0   Büyükşehir Bld.
Trabzonspor  0 - 1   Fenerbahçe
Fenerbahçe    1 - 0   Antalyaspor
Fenerbahçe    1 - 0   Gaziantepspor
Galatasaray    0 - 1   Fenerbahçe
Fenerbahçe    1 - 0   Beşiktaş
Kasımpaşa     0 - 1   Fenerbahçe
Eskişehirspor 0 - 1   Fenerbahçe (TK)
Sheriff           0 - 1    Fenerbahçe (uefa)
Steaua Bucr   0 - 1    Fenerbahçe (uefa)
Twente          0 - 1   Fenerbahçe  (uefa)
Fenerbahçe   1 - 0    Sheriff         (uefa)

Sonuç: Göreceğiz..

* Hani derler ya bir sıfır olsun bizim olsun oyle bir muhabbet işte bu. Gecen pazar Kasımpaşa Recep Tayyip Erdogan Stadı'nda son yılların en sıkıcı maclarından birini izledik ve macı Fenerbahce 1 - 0 kazanıp Bursa'nın puan kaybetmesiyle ligin yeni lideri oldu. Bu gidişte hem Turkiye Kupasını hem de ligi alacak gibi görunuyor tıpkı gecen seneki Beşiktaş gibi. Beşiktaş gecen sene o oyunuyla ve sonuclarla iki kupa birden kazandı, bakalım aynı mantık bu sene de goturecek mi? Merakla bekliyoruz.

24 Nisan 2010 Cumartesi

Takdir Edilmesi Gereken Hareketler Bunlar V2

# Fenerbahçe'ye Suc Duyurusu;
Bursasporlu bir taraftar, Fenerbahçe Kulübü Yönetim Kurulunun Kasımpaşa maçı biletlerini satın alarak, taraftarlarına daha uygun fiyatla satması üzerine Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu.
Bursaspor taraftarı Alper Kavuşturan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kasımpaşa Spor Kulubünün 25 Nisan Pazar günü Recep Tayyip Erdoğan Stadında oynanacak Fenerbahçe maçında konuk takım taraftarları için 5 bin 34 kişilik yer ayırdığını ve bilet fiyatlarını da 120 TL'den satışa sunduğunu hatırlattı.
Bunun üzerine Fenerbahçe Kulübü Yönetim Kurulunun karşılaşmanın biletlerini satın alarak sarı-lacivertli taraftarlara uygun fiyatla 50 ve 80 TL'den satmaya başladığını ifade eden Kavuşturan, bu nedenle kendisinin de Şişli Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu bildirdi.
Kavuşturan, spor müsabakalarında şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair kanunun 14. maddesi 2. fıkrasında, "Spor müsabakalarında her ne suretle olursa olsun, toplu veya organize biçimde rayiç bedelin altında veya üstünde müsabaka biletinin temini, dağıtımı, bilette yazılan bedelin üstünde satılması ve kapasitenin üstünde seyirci alınması veya bu yerlere biletsiz seyirci kabul edilmesi yasaktır" hükmünün yer aldığını vurgulayarak, şunları söyledi:
Spor kulüplerinin aynı Fenerbahçe Kulübünün yaptığı gibi biletleri açıklanan fiyatlar dışında veya bedelsiz taraftarlara ulaştırması çok açık ve net bir şekilde yasak olduğu açıklanmıştır. Fenerbahçe Spor Kulübünün kanun tanımaz bu hareketi dikkat çekicidir. Üstelik 25 Nisan Pazar günü birbirlerine rakip olacak iki kulüp arasında 600.000 TL gibi bir rakamın konuşulduğu para trafiğinden bahsediliyor. Bu son haftalara girilirken benim gibi birçok futbol severi rahatsız etmiştir. Ben de bu çerçevede hem devletimizin savcılarını, hem de futbolun marka değerini ve düzenini korumakla yükümlü Futbol Federasyonumuzu bu konuyu mercek altına almalarına yönelik göreve çağırmak üzere şahsi olarak Cumhuriyet Savcılığına başvuruda bulundum.
Alper Kavuşturan, Şişli Cumhuriyet Savcılığına verdiği suç duyurusu dilekçesinin burada yapılan işlemin ardından Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığına gönderildiğini ifade etti. (http://spor.ekolay.net/haber.asp?PID=2659&HaberID=704675)

% Bir önceki yazımda Fenerbahce'nin bu hareketini takdirle karşılamıştım, şimdi diyeceksiniz ne alaka, evet Fenerbahce kulubunun  yaptıgı taraftarlara büyük bir jest ama velakin bu işin bir de hukuki boyutu varMIŞ. Bu kısmını kimsenin farketmeyip bir Bursaspor taraftarının farkına varması ve bunun sonucunda olayı davaya dökmesi, işte bu kısmı helal olsun dedirtiyor insana, bu durum yukarda madde de acık oldugu üzere, taraftara bedava bilet dagıtmakla yada biletsiz seyirci almakla aynı kapıya cıkıyor. Bakalım sonuc ne olacak gerci bu zaman kadar kac kere kimlere bilet dagıtıldı ne oldu ama bu konuyu adliyeye taşıyan cıkmamıştı hiç, enterasan bir durum oldu merakla bekliyoruz sonucunu

23 Nisan 2010 Cuma

Takdir Edilmesi Gereken Hareketler Bunlar

Aslına bakarsanız Ali Koc gibi kaliteli birkac kişi haricinde pek hazzetmem Fenerbahce yonetiminden hatta başta Aziz Yıldırım olmak üzere Nihat Özdemir gibi birkac isimden hiç hazzetmem, hatta bu isimlerin Türk futbolunun onundeki en buyuk engel oldugunu düşünenlerden biriyim. Ama ne olursa olsun yaptıkları takdir edilmesi gereken hareketleri de en başta takdir ederim her ne kadar rakip takım da olsa. Efendim malumunuz Kasımpaşa'nın büyük takımlara karşı bilet fiyatlarındaki stratejisini biliyorsunuz. Tum sezonluk kombinelerini 150 liraya satarken kendi sahasında agırlayacakları Galatasaray ve Fenerbahce maclarında misafir takım biletlerini 120 liradan satıyorlar ve bu mantıklıymış gibi de savunuyorlar yaptıklarını, Kasımpaşa Futbol Şube Sorumlusu Mehmet Süha Sidal açıklamasında "Arz ve talebe gore belirliyorlaruz bilet fiyatlarını" demiş. Yolacak kaz arıyoruz demenin ekonomi dilindeki tabiri bu olsa gerek. Bu konudaki tavrını Galatasaray yönetimi Ali Sami Yen'deki macta deplasman tribun biletlerini 75 liradan satarak göstermişti daha dogrusu göstermeye calışmıştı bu fırsat düşkünlerine. Fakat bu seferde aynı tribündeki Galatasaray'lılar da aynı parayı vermek zorunda kaldı, aksi takdirde bildiginiz gibi para cezası var kulube, boyle olunca bir nevi kendi taraftarı da magdur olmuş oldu. Her ne kadar bunun bir tepki oldugunu bilselerde Kasımpaşa macında Galatasaray'ı izlemenin bedeli yeni açık tribununde 30 lirayken eski acıkta75 lira olunca dogal olarak agır geldi. Hafta sonu oynanacak Kasımpaşa Fenerbahçe macından once Kasımpaşa yonetimi yine 120 lira olarak belirlediler bilet fiyatlarını, ama Fenerbahce yonetimi aradaki fiyat farkını kendileri odeyerek 50 ve 80 liradan cıkardı satışa. Bakınca Kasımpaşa'ya giren cıkan yok sonucta taraftar vermiş ya da yonetim vermiş farketmez maddi olarak ama Fenerbahce yonetimi gerekirse paramızla doveriz sizi mesajı vererek mükemmel bir iş çıkardı. Helal olsun...

21 Nisan 2010 Çarşamba

Ceyhun Ceyhun Ceyhun

Ceyhun Eriş denince benim aklıma Fenerbahçe'yi ve Ariel Ortega'ya yakan adam gelir. Öyle ki bu adam yüzünden teknik direktor W. Lorant Fenerbahce'ye gelmiş gecmiş en önemli yabancılardan biri olan Ariel Ortega'yı kesmiş bu durum gunlerce konuslmustu zamanında. O zaman insan üstü bir performasn göstermişti hırsından. Velakin adamın keriyerine bakınca sadece Fenerbehce'yi değil gittiği her kulupte birşeyleri karıştırmış ya da bir düzen saglayamamış ki bu yuzden olsa gerek su an kariyerinin 16(onaltı) takımına transfer oldu gecen gunlerde. Isveç 2. lig(superettan) takımlarından Assyriska FF'ye. Daha önceki yazımda istikrar abidesi tabiriyle dile getirdiğim umarım burda tutunur diyerek temennide bulundugun Ceyhun Eriş de ülkemizi yurt dışında temsil(!) edecek futbolcular arasına katıldı. Katıldıgı takımda Isvec ikinci lig ekibin Assyriska, hayır nasıl bir menejeri var nerden bulur nasıl baglantı kurar vallahi helal olsun.

Yanlız bu takımın en buyuk ozelliği Suriyeli süryanilerin takımı olması, kulüp başkanı Mardin kökenli bir suriyeli hem de isveç vatandaşı. Bununla da kalmıyor bu takımı ilginc kılan şeyler... İşin farklı bir boyutu daha var; Ermeni propagandası ile sözde soykırımı türkler aleyhinde her arenada kullanmaya çalışan bir futbol takımı bu. Ceyhun Eriş'in de bu şekil bir oluşumda yer alması gerçekten ilginç ve bu takım her fırsatta bu konuya comak sokmaya devam ediyorlar, hatta önimizdeki gunlerde (24 nisan) sözde soykırımı protesto etmek maksadıyla siyah kurdelalar takıp cıkacaklarmış maclarına. Bu harekete Ceyhunun nasıl bir tepki verecegi merak konusu, eger bu olaya alet olursa ülkeye geri gelmese daha iyi. İster para için olsun, isterse de bedelli askerlik yapabilmek için hiç farketmez bu millet boyle bir yanlışı affetmez.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Paradan Sıkıldım

Avustralyalı milyoner işadamı Karl Rabeder paranın kendisine mutluluk getirmediğini söyleyip 6,8 milyon €'luk servetinin tamamını hayır kurumlarına bağışladı. Alplerdeki 2 milyon € değerindeki dağ evini, 17 hektar büyüklüğündeki 800 bin € değerindeki çiftliğini, 500 bin €'luk sanat koleksiyonunu ve 60 bin € değerindeki arabasını da satışa cıkaran Rabader, satıştan kazanacagı 3,3 milyon € da bagışlayacagını acıkladı.
47 yaşındaki Rabeder, "Amacım hiçbir şeyimin kalmaması. Kesinlikle hiçbirsey istemiyorum. Para mutlu olmamı engelliyor" dedi.

Rabeder'in satışa cıkarmadıgı tek mülkü ise Alpler'de bulunan kücük ahşap evi. Avustarlyalı milyoner servetinden nasıl vazgectiğini şu sözlerle acıklamış; "Uzun yıllar ne kadar cok kazanırsam o kadar cok mutlu olacagımı düşünüyordum, çok fakir bir aileden geliyorum. Kuralımız daha cok çalışmak daha cok kazanmaktı. Yıllarca boyle yaşadım. Fakat bir gun tum bu luks ve konforun beni mutlu etmeye yetmediğini gordum. Tüketim cılgınlıgı yasadıgım hayatımdan sıkıldım ve gercek yaşama donmeye karar verdim. Havai'de gecirdiği üç haftalık tatilin kendisi için bir dönüm noktası oldugunu soyleyen Rabeder, "Bu hayatımdaki en büyük şoktu. Nasıl ruhsuz bir 5 yıldız lüksü yaşadığımı farkettim. Paranın alabilecegi herseyi aldım ve denedim. Bana karşı herkes güler yüzlüydü. Tüm çalışanlar sıcakkanlıydı ama bu üç hafta içinde bir tane bile 'gerçek' insana rastlamadım. Herkes 'ikiyüzlüydü' diyerek kendisni bu karara götüren sebepleri sıraladı. "Kendimi yüklerimden kurtulmuş hissediyorum" diyen Rabeder "Sadece içimden gelen sesi dinledim" diyor.


* Bu kadar para kazanayım ben de aynısını yapacagım:)

3 Nisan 2010 Cumartesi

Mutlu Olmak Bir Sanattir

memento mori; izle



Herşeye ragmen mutlu olmak gerekir kimi zaman...
İzledikçe izleyesi geliyor insanın, fazla söze ne hacet...
Herkesin bu sanatı icra etmesi temennisiyle...

2 Nisan 2010 Cuma

Heyacanını Kaybetmişsin


Heyacanını kaybetmek, sanırım bütün problem burda başlıyor. Hani şarkıda da diyor ya heyacanını kaybetmişsin yok inancını kaybetmişsin diye aynen öyle işte, tam o moddayım şu an. Hiç birşey heyecanlandırmıyor beni, sanki hiçbirşeye hevesim kalmamış gibi hani bir deyim vardır ya içi geçmiş kavun gibi derler, tam oyum işte. Kavunun eger içi geçmişse ne tadı ne kıvamı hiçbirşeyi yoktur. Tadım tuzum yok benim de işte. Bakıyorum ama boş boş nereye baktıgımı bilmeden, yaşıyorum ama sanki varmışım yokmuşum hiçbir anlamı yok gibi... Hayatta herkesin böyle düşündügü anlar vardır mutlaka ve herkesin içinde bir yerde birşey ya da bir kişidir bu duruma neden olan. Herkes mutlaka gunun birinde bir gol yemiştir hayattan yemediyse de yiyecektir kesin. Kimisi uzaktan, kimisi ofsayttan, kimi de kendi kalesine ama öyle bir gol vardır kesin. Bunun için derker ya hayat fena halde futbola benzer diye. İşin en kotu yanı ise yapacak birşeyin olmaması o saattten sonra. Ne giden geri gelecek, ne de yaşayacakların tekrar heyacanlandıracak seni aynı şekilde, hiçbirşey eskisi gibi OLMAYACAK OLAMAYACAAK hayatta, çünkü heyacanını kaybetmişsindir bi kere

1 Nisan 2010 Perşembe

Aslantepe Barcelona Galatasaray


Bugunkü haberturk gazetesinin spor ekindeki haberi okurken işte dedim, daha önce benim belirttiğim konu yavaş yavaş dillenmeye başlıyor, zaten olması gereken de bu bence. Yakında Haldun Üstünel schengeninin suresi bitmediyse gider bu konuyu bağlar gelir diye düşünüyorum. Hazır kaba inşaatının % 90'ı da bitmişken böyle birşeyin kesinleşmesi on numara olur. Ben konudan bahsedereken "Şüphesiz ki tum dunyada ses getirecek bir organizasyon yapılmalı onun için de tek aday var bence, F. Rijkaard'ın hatrı, Turk Hava Yolları'nın kulisi, Haldun Üstünel'in karizması ve iş bitiriciliği ile Galatasarayımızın Ali Sami Yen Spor Kompleksinde yapacagı ilk mac FC Barcelona ile olmalıdır bence, yakışanı da budur zira" demiştim. Habertürk gazetesinde ki haberin sonu cok kolpa olmuş.
                              
Keşke haberi "Yol parası bile vermeyecekler" diye aktarmasalarmiş sanki koskoca Barcelona klubu verecekleri yol parasını düşünecekler ya da hesaplayacaklarmış gibi.
http://www.htspor.com/galatasaray/haber/504767-arda-messi-yan-yana
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...