23 Şubat 2010 Salı

Daniel Güiza, Gözyaşları ve Tribun Kültürü

Oysa büyük umutlarla gelmişti İspanya'nın 37 macta penaltısız 27 gol atan gol kralı Daniel Guiza, hem de yüklü bir bonservis bedeliyle tamı tamına 14 Milyon € vermişti Fenerbahce onun için. Geldi uyum sağladı sağlayamadı, alıştı alışamadı, gol attı atamadı hepsi ayrı bir konu aslında ama dün gecenin en onemli ayrıntısı tribunlerden gelen tepki ve gordugu muamele. Burdaki en büyük hata şüphesiz ki statda olan Fenerbahce taraftarının, eger sen oraya takımını desteklemeye geliyorsan koşulsuz tum oyuncularını destekleyeceksin. Sahada Guiza oynarken üstelik takımın da ondeyken Semih diye bagırmak niye? Şüphesiz ki bu olayı butun Fenerbahce taraftarlarına mal etmemek lazım, ama bir grup yüzünden oyuncunun dolayısıyla takımın da performansı etkileniyorsa o zaman senin orda taraftar olarak kendini sorgulaman lazım. Özellikle mac esnasında bunu yapmak yanlışların en büyüğü mac sonrasında ya da oyundan cıkarken istediğin tepkiyi ver ama sahadaki kendi takımının oyuncusuna bu muameleyi yapmak ne demek. E peki son on dakikada 2 gol yiyen defansın hiç mi sucu yok yada Semih Semih diye yırtındınız Semih girdi de ne değişti hatta Semih girerken skor 2-1'di mac 2-3 bitti.

Bir diger konu ise Herr Daum, önce cok dogru bir hareket yapıyor sayın Daum, elleriyle hareket yapıp susturmaya calışıyor tribunleri yaptıklarının dogru olmadıgını bilerek velakin hemen ardından kendisi Guiza'yı cıkarıp Semih'i sokarak hem kendiyle çelişmiş hem de kendi oyuncusunu tribunlerin onunde harcamış oluyor. Tribundeki adam anlık tepki veren ve profesyonel dusunemeyen adamdır da koskoca teknik direktor nasıl olur da boyle birsey yapar anlamak zor. Madem illa değişiklik sart illa da Guiza'yı cıkaracaksın Gokhan Unal'ı koy sonra yine Semih'i alırsın Gokhan'ı koydugun dakikalarda. Boylece hem tribune burda lider benim mesajı verirken hem de Guiza'yı harcamamış, onu bu kadar gözyaşlarına boğmamış olurdun.
Bu konuda Fenerbahce taraftarları da değişik tutumlar içerisinde kimisi  http://sorryguiza.com/ diye internet sitesi bile kurmuş yapılanların haklı olmadıgını anladıkları için, kimisi hala sovuyor boyle golcu mu olur diye, kimisi daumgitsin.com diye internet sitesini yayına sokmuş şimdiden, suların bulanık tunelin ucunun karanlık oldugu kesin. Peki bu duruma rakip takım taraftarları nasıl tepki vermiş diye soracak olursak bu video en iyi cevabı verecektir.

16 Şubat 2010 Salı

Türk Pasaportuyla Vizesiz Gidilebilen Ülkeler

Olur ya yurt dışına cıkmak istersiniz tatile ya da gezmeye, mutlka cogu ülkeden vize almanız gerekir eger lacivert pasaport sahibiyseniz. Ama merak etmeyin yine de bizden vize istemeyen bircok ülke mevcut. Özellikle Türkiye'nin son zamanlarda yürüttüğü dış politikayla birlikte son üç ayda 6 ülke Türk vatandaşlarına uyguladığı vize uygulamasını kaldırdı. En son Suriye, Pakistan, Arnavutluk, Libya, Ürdün ve Lübnan'ın Türk vatandaşlarına vize uygulamasını kaldırmasının ardından, Türkiye`ye vize uygulamayan ülke sayısı 57`ye yükseldi. Asıl haber ise bu yılın ortalarına doğru bu listeye Rusya'nın da eklenecek olması. Ayrıca Katar ile de vizenin kaklması noktasında görüşmeler son aşamaya gelmiş.

Türkiye ye vize uygulamayan ülke ve özel idare bölgeleri şöyle:
Antigua-Barbuda,
Arjantin,
Arnavutluk,
Bahamalar,
Barbados,
Belize,
Bolivya,
Bosna-Hersek,
Brezilya,
Ekvador,
El Salvador,
Fas,
Fiji,
Filipinler,
Guatemala,
Güney Afrika Cumhuriyeti,
Gürcistan,
Haiti,
Hırvatistan,
Honduras,
Hong Kong,
İran,
Jamaika,
Japonya,
Karadağ,
Katar,* yakında
Kazakistan,
Kırgızistan,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (pasaporta da gerek yoktur kimlik yeterlidir)
Kolombiya,
Kore Cumhuriyeti (Güney Kore),
Kosova,
Kosta Rika,
Libya,
Lübnan,
Makau Özel İdare Bölgesi,
Makedonya,
Maldivler,
Malezya,
Mauritus,
Nikaragua,
Pakistan,
Palau Cumhuriyeti,
Paraguay,
Rusya
Sırbistan
St. Vincent-Grenadines,
Singapur
Solomon Adaları
Sri Lanka
Suriye
Svaziland
Şili
Tayland,
Trinidad-Tobago
Tunus
Tuvalu
Uruguay
Ürdün
Venezuela

* Tabi vizesiz derken tursitik amaclı seyahatler kastedilmektedir ayrıca her ülkenin kendine gore 3 ile 6 ay arasında değişen surelerde kalma musadesi tanımaktadır.Turistik amaclı vizesiz gidişlerde her ülkenin dönüş bileti, yanında bulundurulması gereken para miktarı gibi değişik taleplerinin de olacagı göz önünde bulundurulmalıdır.Öğrenim, çalışma, çok girişli vize, uzun süreli ikamet vb. nedenlerle yapılacak seyahatlere ilişkin vize uygulamaları hakkında gidilecek ülkenin temsilciliğinden bilgi alınması gerekmektedir.

14 Şubat 2010 Pazar

Tamam da Nedir bu Sevgililer Günü?

14 Şubat Sevgililer Günü

Sevgililer Günü, her yılın 14 Şubat günü birçok ülkede kutlanan özel gün. Kökeni, Roma Katolik Kilisesi'nin inanışına dayanan bu gün, Valentine ismindeki bir din adamının adına ilan edilen bir bayram günü olarak ortaya çıkmıştır. Bu sebeple bazı toplumlarda "Aziz Valentin Günü" (İngilizce: St. Valentine's Day) olarak bilinir. Valentine kelimesi, Batı medeniyetlerinde hoşlanılan kişi veya sevgili anlamlarında da kullanılır.
Günümüzde, bazı toplumlarda sevgililerin birbirine hediyeler aldığı, kartlar gönderdiği özel bir gün olarak devam etmektedir. Tahminlere göre 14 Şubat günü, tüm dünyada 1 milyar civarında kart gönderilmektedir. Bunun yanı sıra hediye alımlarından kaynaklı piyasada satışlar artmaktadır. (Burdan bu günün de kapitalizme alet oldugunu anlayabiliyoruz)

*Tarihçe
Şubat ayı ortasının aşk ile ilişkisi antik çağlara dayanmaktadır. Antik Yunan takvimlerinde, Ocak ayı ortası ile Şubat ayı ortasının arasında kalan zaman Gamelyon ayı olarak adlandırılmıştı ve Zeus ile Hera'nın kutsal evliliğine adanmıştı.
Antik Roma'da 15 Şubat, bereket tanrısı Lupercus'un onuruna, Lupercalia günü olarak kutlanmaktaydı. Bu günde, Lupercus'un din adamları tanrıya keçi kurban ederlerdi. Daha sonra kafalarının üstüne koydukları bir parça keçi derisi ile Lupercus'u simgeleyerek, Roma sokaklarında koşturup, karşılaştıkları herkese dokunurlardı. Genç kızlar gönüllü olarak ileri atılır ve bereket tanrısının dokunuşundan paylarını almaya çabalarlardı. İnanışa göre bu dokunuş sayesinde doğurganlıkları kolaylaşacaktı.
Lupercalia bayramının arifesi olan 14 Şubat'ta genç erkeklerin genç kızların isimleri yazlı kura çekerek bayram boyunca 'çift' olma alışkanlığı vardı. 469'da Papa bu gayri-Hıristiyan bayramını yasaklayarak sadece kura çekilişine izin verdi. Ancak artık kuralarda kızların değil azizlerin isimlerini yazlıydı.
& Orta Çağ
Romantik aşk ile Valentine arasındaki bağlantı ilk olarak 14. yüzyıla ait kaynaklarda görülmektedir. 1381 tarihli Parlement of Foules adlı kitaba göre, Fransa'da ve İngiltere'da 14 Şubat geleneksel olarak kuşların çiftleşme günü olarak bilinmekteydi. Günün bu özelliğinden dolayı sevgililer birbirlerine güzel sözler yazan notlar vermekteydi ve bu notlarda birbirlerine Valentine diye hitap etmekteydiler.
Hristiyan olduğu için öldürülmüş din adamı Valentine ile romantik aşk arasındaki ilişkiyi anlatan efsanelerin 14. yüzyılda ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu efsanelerde geçen başlıcaları şöyledir:
-Valentine, öldüreleceği günden bir gün önce gardiyanın kız kardeşine "Valentine'ninden" imzalı bir aşk notu vermişti.
-Romalı askerlerin evlenmesinin yasak olduğu dönemlerde; gizlice evlenmelerine yardım etmişti.

Günümüzde Sevgililer Günü
14 Şubat, 1800 yıllarda Amerika'lı Esther Howland'ın ilk Sevgililer Günü kartını yollamasından bu yana çok sayıda insanın kutladığı toplumsal bir olay olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak olayın ticari yönü çok fazla önem kazanmış, sevgililer günü tüm dünyada ticaretin canlandığı bir dönem haline gelmiştir. Hristiyan kökenli bayramlardan biri olduğu için bir çok müslüman ülkesinde hoş karşılanmamaktadır. Suudi Arabistan'da resmi olarak da kutlama etkinlikleri ve İslami olmayan bu Hristiyan Bayramının kutlanmasında kullanılan ürünlerin satışı ülkede yasaklanmıştır(http://en.wikipedia.org/wiki/Valentine%27s_Day)

* Bizde ise çoğu özel gunde oldugu gibi genellikle bayan arkadaşların daha cok üzerinde durdugu, önemsediği bir gun haline gelmiştir, biz erkek milleti içinse ne hediye alınması konusunda kararsızlık kaygısından başka birsey değildir. Cem Yılmaz'ın bugun ile ilgili twitter yorumu manidardır, "14 Şubatın 15 Şubattan tek farkı artan gül fiyatlarıdır"  He bir de işin sevgilileri olmayan kesim boyutu var peki onlar ne olacak, onun için herkes için onemli olmayan bir gune karşıyım madem ortada güzel, anlamlı bir gun varsa herkes için olmalı dimi. Bence gercekten yürekten seven için her gun özeldir onun kendini özel hissetmesi için tek bir gune ihtiyac yoktur olmamalıdır da.

13 Şubat 2010 Cumartesi

Parayla Saadet olmaz

 Beşiktaş gecen sezon iki oyuncusunu 13.5 milyon Euroya aldıgı Gazinatep macına cıktı bu akşam, Cok kritik bir mactı aslında, iki takımı kıyasladıgında gecen sene Gaziantep'in iki as oyuncusu şimdi Beşiktaş'taydı ve bunlar için de 13.5 milyon € gibi bir bedel odenmişti, bu maca mantık olarak ya da matematik olarak baktıgınızda Beşiktas'ın cok rahat kazanması gerekmez miydi? Ama mac boyu rakibinden daha etkili olan taraf  Gaziantep'in 2-0 gibi rahat bir skorla kazanması kimseyi şaşırtmadı.
"Antep, tahmin ettiğimizden çok iyiydi" Mac sonu Mustafa Denizli'nin acıklamsı bu. Bir teknik direktor bunu nasıl der ya, ne kadar iyi tahmin ediyordun ki Sayın Denizli yada siz kötü olmayasınız. Antep bu kadar iyi oldugu için mi mac sonu ev sahibi nezaketiyle sizi tebrik etmeye gelen Gaziantep tenkik direktoru Jose Couceiro'nun elini sıkmadın. Portekiz'den gelip ulkeimizde teknik direktorluk yapan adama Turk misavirperverliğini boyle mi gosteriyorsun?
Evet, Gaziantep mac boyuı daha iyiydi cunku adamlar bu maclara daha farklı bir konsantrasyonla hazırlanıyorlar. Cunku burda oynayan oyuncu biliyor ki bu macla fiyatını on kata kadar arttırabilir. En kolay yoldan hem degerini arttırabilr hem de Antep'ten İstanbul'a gelmek için en buyuk fırsat Beşiktaş macları, onlar da bunu da gayet güzel degerlendirdiler. Bu mac sonunda alınan bilgilere gore;
Julio Cesar De Souza'niin bonservisi 9.5 milyon €
Armand Deumi'nin bonservis bedeli 7,5 milyon €
olarak belirlenmiş. Ayrıca Beşiktaş'ın talebi olması durumunda Cristian Zurita, Beto eski oyuncuları Serdar Kurtuluş da 5'er milyon € karşılıgında satılabilicekmiş. Şimdiden Besiktaş yönetimine duyrulur.

11 Şubat 2010 Perşembe

Magluptur Bu Yolda Galip

 Şubat ayındaki ilk iki maça gore daha diri, daha derli toplu bir takım vardı dün Sami Yen'de. Galatasaray dün Antalya karşısında iki kez one geçtiği macta bence cok gereksiz pozisyonlarda, basit bir sekilde yediği iki gol sonucunda macı 3-2 önde bitirmesine rağmen Ziraat Türkiye kupasından elendi.Forvetsiz takımımızı yıkan goller ise eski forvat olan Necati Ateş'ten geldi.Aslında bakıldıgında bir turnuvaya veda etmek şüphesiz ki bir kayıp ama Galatasaray için dün akşam ki tek kayıp bir üst tura ya da finale cıkacagında alacağı para. Yoksa bu kupada gerek kupanın önemi, gerekse prestiji bakımından burda kendini ispatlamasına gerek yok. Bakıldıgında zaten bu kupaya en cok sahip olan takım, bunu zaten cok var fazlasına gerek yok anlamında soylemiyorum tabii ki. Kimisinin 28 senedir kazanamadığı bu kupayı sadece bu surecte en az on kere kaldırmış bir takım olarak dün akşam ki macı ben kayıp olarak görmüyorum aksine dün akşamki mücadelede golcü olmamasına ragmen üç gol bence nerden bakarsanız bakın pozitif bir gelişmedir Galatasaray için. Zaten Antalya engelini aşmış olsa bile bu kupayı Avrupa kupalarına katılmak için tek fırsat olarak gören Trabzonspora yada bu kupa için 28 yıl bekleniş olan Fenerbahce'ye yenilmesi bu kadro için sürpriz olmazdı. Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi Galatasaray takımda şu an direk forvet oynayacak bir oyuncunun olmaması nedeniyle sıkıntılı bir sürecte ve bu sıkıntıyı atlatmak içinse iki şeye ihtiyacı var; birisi zaman, digeri de Elano, Arda, Keita gibi oyuncuların göstereceği performans ile birlikte yeni oyuncuların takıma uyum sağlaması. Bu konuda dün akşam Elano beni haksız cıkarmadı, gercekten müthis özverili oynayıp iyi bir mücadele örneği gösterdi, keza Caner'in hücuma yaptığı katkı yatsınamaz.İkinci yarı oyuna giren genc Emre Çolak'ın Kayseri maçında olduğu gibi dünkü macta kendine biraz daha özgüven kazanması bunu bir de golle süslemesi dün geceye dair olumlu noktalar. Bir de hayalkırıklıkları var tabi, bunların içine G. Dos Santos'u koymak ne derece dogru olur tartışılır, biraz daha zaman verip izlemek lazım şüphesiz. ama ya Arda ve Keita'ya ne demek lazım. Dün akşam ikisi de adeta  ne kadar yıldız ne kadar yetenekli olursanız olun eger formda değilseniz bu yeteneğiniz sahaya yansıtamıyorsanız bunun hiçbir önemive anlamı kalmaz tezini ispatlamak için uğraştılar adeta, hele Keita neredeyse hiçbir topu verimli kullanamadı. yaptığı ortalar verdiği paslar o kadar etkisizdi ki Keita klasında birinden beklenmeyecek bir performans gösterdi.

 Mustafa Sarp'a hiçbirsey demeyecegim cunku bu adamın hamuru bu kadar, hırslı azimli ama bu hırsı altıpasta topu daha musait pozisyondaki arkadaşına bırakmak yerine kendi ayagını sokup dışarı atacak kadar da beceriksizliğe itti onu. Bunu yazagacım hiç aklıma gelmezdi ama maalesef ki Uğur Sabrü'nin yerini dolduramadı, dolduramıyorda zaten, o yüzdendir ki dün akşam Galatasaray'ın sol kanatı ne kadar etkiliyse sağ kanadı da bir o kadar etkisizdi. Bunlar dışımda son Kayseri macında biz iyi bir ikili olacagız mesajı ever L. Neil ile Emre her gecen gün biraz daha uyum sağlayacaklarını dün akşam da gösterdiler. Diğer oyuncular ise maalesef standartın üzerine cıkamadılar. Aykut için iki üç kelam etmek gerekirse,bence her türlü L. Franco'dan iyi durdu ve ben buradayken ne diye bir yabancı hakkınızı bu adamla harcıyorsunuz der gibiydi. Sonuc olarak keyifli bir mac izledik dün akşam, üç iki galip gelmemize ragmen toplamda Antalya'nın 3 golune dortt golle karşılık vermemize ragmen maglup sayılıp elendik kupadan. Şimdi önümüzde tam bir hafta var zorlu A. Madrid deplasmanına cıkmak için. Tam bir hafta, taşları yerine oturtup nerde ne yapacağımızı iyi bilmek için. Şayet bu süreyi iyi değerlndirirsek hedeflenen sonuca emin adımlarla ilerleyebiliriz.

9 Şubat 2010 Salı

Kritik Şubat

Forveti olmayan şubat ayı sonuna kadar da bu konuda bir umudu olmayan Galatasaray'ımızı ay sonuna kadar cok kritik maclar bekliyor. Öyle ki bu maclar sonunda elde 3 kulvardan 1'iyle kalabiliriz. Devre arasını boş gecirmeyerek tüm kupalara göz diktiğini gosteren Galatasaray'ın peşini bırakmayan şanssızlıklar nedeniyle şubat ayı sonu tam bir felaket olabilir. Önce mac programına bir bakalım;

10 Şubat 2010 Çarşamba 20:00
Ziraat Türkiye Kupasu Çeyrek Final 2. Maç   
Galatasaray – Antalyaspor
Ali Sami Yen Stadyumu

18 Şubat 2010 Perşembe 22:05
UEFA Avrupa Ligi 32 Takım / 1. Maç
Atletico Madrid – Galatasaray
Vicente Calderon Stadium

21 Şubat 2009 Pazar 19.00
Turkcell Süper Lig 22. Hafta
Beşiktaş – Galatasaray
BJK İnönü Stadyumu

25 Şubat 2010 Perşembe 20:00
UEFA Avrupa Ligi 32 Takım / 2. Maç
Galatasaray – Atletico Madrid
Ali Sami Yen Stadyumu

28 Şubat 2009 Pazar 19.00
Turkcell Süper Lig 23. Hafta
Galatasaray – Kasımpaşa
Ali Sami Yen Stadyumu

Malum sezona zaten cok iyi başlayamadık. Önce Antalya'ya kupada 2-1 yenildik, sonra da Kayseri beraberliği, bunlar telafi edilebilicek kayıplar ama bundan sonraki maclarda alınacak kotu sonucun telafisi olmayacak. Önce Antalyaspor'u 2-1'in rövanşında Ali Sami Yen'de ağırlayacagız. Eger bu macta beraberliğin kafi gelecegi Antalya'nın defansını gecemezsek -ki ne kadar da hücüm oynasak da gol atacak forvetimiz olmayınca bu iş zor gorunuyor- Turkiye Kupası'na veda etmiş olacagız. Hemen bir hafta sonrasında ise A. Madrid deplasmanı var ordan da telafisi zor bir mağlubiyet bizi bu defa da Uefa Kupasının dışına itebilir. Ardından moral bozukluğuyla cıkacagımız Beşiktaş deplasmanı da bizim için hiç iyi gecmeyebilir bu da ligdeki konumumuzun zora girmesi demek. Tabi bu yaşanabilecek en kötü seneryo şüphesiz. Ama sakatlıklar nedeniyle ne kadar geniş olsa da eksik kalan kadromuzla bu kadar kritik maclara cıkmak gercekten zor olacak. Tabi bu kadar olumsuzlugun yanında bazı olumlu gelişmeler de var, Antalya engelini aştıgımız takdirde haftasonunu Anlaraspor macı nedeniyle bay gececeğiz. Bu da sakatların düzelmesi için bize zaman kazandıracaktır.Peki sakatların durumu ne alemde diye bakarsak, sakatlığı devam eden oyunculardan ilk olarak Hakan’ın takıma dönecekmiş, ilk dediysem bu sure 10 gün kadar. Sabri’nin 2 hafta, Kewell ve Baros’un 3 hafta, Jo’nun da en iyi ihtimalle 4 hafta içinde takıma katılması bekleniyor. Bu oyuncuların yanı sıra Ufuk Ceylan’ın da ayak bileğine aldığı darbe nedeniyle sakatlığı bulunuyor. Tek Teselliyse şubat ayını kayıpsız atlattıgımız takdirde Mart ayının başında milli takımların oynayacagı özel maclar nedeniyle lige verilecek bir haftalık ara, tabi bu sırada yeni sakatlıklar belimizi bükmezse. Bu sürecin iyi ya da kötü gecmesinde belirleyici faktorler ise rakiplerin durumundan cok Arda, Elano, Keita'nın performansı eğer onlar takımı sırtlayabilirlerse herseyşn üstesinden gelebiliriz ha bir de Franco'nun kapasitesinin üstüne cıkması şartıyla tabi.

Biz Nasıl Unuturuz Seni Can Bedenden Cıkmayınca

Barış Manço

• Hayatı
Barış Manço, 2 Ocak 1943 tarihinde, Rikkat ve Hakkı Manço çiftinin dördüncü çocukları olarak Moda’da dünyaya geldi. Annesi Rikkat Hanım, Türk Sanat Müziği sanatçısıydı. Aileden gelen yeteneğiyle özellikle ortaokul öğrenimini aldığı yaşlarda müzikle ilgilenmeye başladı. Lise yılları Galatasaray Lisesi’nde başladı.
Müzik hayatına Galatasaray Lisesi’nde adım atan Barış Manço’nun arkadaşlarıyla birlikte kurduğu ilk grubun adı “Kafadarlar”, ikincisi ise “Harmoniler”di. Daha sonra Şişli Terakki Lisesi’ne geçiş yaptı. Lise yılları bittiğinde Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’nde 1963- 1971 yılları arasında resim, grafik ve iç mimari eğitimi aldı. Belçika’da “Lemistgrees” adında, Amerikalı, Belçikalı, İtalyan, Kuzey Afrikalı, İngiliz müzisyenlerden oluşan bir grupta yer aldı. “Lemistgrees”le çalışmalarının sürdüğü iki yıl içerisinde Paris Olympia’da konser verdi. 1966 yılında Paris’te iki 45’lik plak çıkardı.
1970 yılında Türkiye’ye döndüğünde Fuat Güner ve Mazhar Alanson ile birlikte “Kaygısızlar” adlı grubu kurdu. Aranjman şarkılara tepki göstererek Anadolu’dan beslenen pop folk tarzında müzik yapmaya başladı. Onuncu plağı “Dağlar Dağlar” ile büyük bir çıkış yaptı, albüm beş ayda 700 bin satışa ulaştı. Dağlar Dağlar” çalışması, sanatçıya Altın Plak Ödülü’nü de kazandırdı. 1971 yılında Moğollar ile çalıştı. Aynı yıl Kurtalan Ekspres’i kurdu. İlk klibini 1973’te, “Hey Koca Topçu”ya çekti. 1975’te ilk albümü “2023”ü yaptı. 1978'de Lale Manço ile evlendi, Doğukan ve Batıkan adında iki erkek çocuğu oldu.
1980 yılında Altın Orfe’de “Nick The Chopper” ve “Ben Bir Şarkıyım” adlı Bulgar şarkısı ile de altın madalyalar aldı. Yurtdışında birçok TV programına konuk olarak katıldı, birçok ülkede koserler verdi. 1983 yılında Eurovision Şarkı Yarışması’na “Kazma” adlı şarkısıyla katıldı, ancak elendi. 1988 yılının Ekim ayında TRT 1’de çocuk ve aileye yönelik bir eğitim kültür ve eğlence programı olarak başlayan “7’den 77’ye” , 1998 Haziran ayında 370.kez ekrana gelerek türk televizyonculugunda ulaşılması zor bir rekora imza attı. “Ekvatordan Kutuplar’a” isimli programında ekibiyle birlikte beş kıtada 100’den fazla değişik yöreye giderek 600.000 km.’ye yakın yol kat etti.
Bestelediği 200’ün üzerindeki şarkısı, kendisine 12 altın ve 1 platin albüm/ kaset ödülü kazandırırken, bu şarkıların bir bölümü daha sonra Yunanca, Bulgarca, Arapça, Farsça, Japonca, İbranice, Fransızca, İngilizce ve Flemenkçe olarak yorumlandı.


• Aldığı Ünvan ve Ödüller;
-Bulgaristan cumhuriyeti: altın orfe sanat ve müzik ödülü varna (1980)
-Türk-amerikan cemiyeti: şeref üyesi ünvanı new york (1989)
-Türkiye cumhuriyeti: devlet sanatçısı ünvanı ankara (1991)
-Hacettepe üniversitesi: sanatta onursal doktor ünvanı ankara (1991)
-Soka gakkai üniversitesi: uluslararası kültür ve barış ödülü tokyo, japonya (1991)
-Belçika krallığı: léopold ii şövalyesi nişanı brüksel (1992)
-Fransa cumhuriyeti: sanat ve edebiyat şövalyesi nişanı paris (1992)
-Pamukkale üniversitesi: onursal doktor ünvanı denizli (1995)
-Min-on sanat vakfı: yüksek şeref madalyası tokyo, japonya (1995)
-Liège şehri onursal hemşehriliği liège, belçika (1997)
-Türkmenistan cumhuriyeti: onursal türkmen vatandaşlığı aşkabad (1998)
-Türkmenistan cumhuriyeti: fahri profesörlük ünvanı aşkabad (1998)

• Televizyon Hayatı
 -Barış Manço ile 7'den 77'ye
-Adam Olacak Çocuk
-İkinci Kahvaltı
-Dönence
-Dere Tepe Türkiye
-4 X 21 Doludizgin

•Sinema
- Baba Bizi Eversene (1975)

• Kronoloji
1943 İstanbul Zeynep Kamil Hastanesi'nde doğdu.
1958 15 yaşındayken, "Kafadarlar" adlı ilk müzik grubunu kurdu.
1960 İkinci müzik grubu olan "Harmoniler"i kurdu.
1962 İlk 45'liğini çıkardı.
1963 Desen ve grafik sanatları eğitimi almak için Belçika'ya gitti.
1964 Fransa'da üç şarkılık sansasyonel bir 45'lik plak çıkardı.
1966 Paris'te iki yeni 45'lik plak daha çıkardı.
1969 Türkiye'ye döndü ve Mazhar Alanson - Fuat Güner ile birlikte "Kaygısızlar" grubunu kurdu.
1970 "Dağlar Dağlar" adlı şarkının sözlerini yazdı.
1971 Amasya'da askerlik yılları başladı.
1972 "Kurtalan Ekspres"grubunu kurdu.
1975 "Baba Bizi Eversene" adlı ilk ve tek sinema filmini çekti.
1976 Belçika'da Kurtalan Ekspres ile birlikte "Nick The Chopper" adlı albümünü çıkardı. Bu albüm tüm Avrupa'da büyük yankı uyandırdı.
1979 Yılın Erkek Sanatçısı, Yılın Bestecisi, Yılın Grubu ödüllerini aldı.
1981 "Sözüm Meclisten Dışarı" adlı albümün çıkması ile birlikte Barış Manço bir tutku haline geldi.
1983 Yılın en iyi pop müziği sanatçısı seçildi. Aynı yıl, "Kazma" adlı şarkısıyla Eurovision'a katıldı ve elendi.
1984 Türkiye'de, Belçika'nın reklamını yaptığı için müzik elçisi seçildi.
1988 30.Sanat Yılını, "Ful Aksesuar '88 Manço Sahibinden İhtiyaçtan" adlı albümüyle kutladı. Ayrıca, 7'den 77'ye adlı efsane tv programı yayın hayatına başladı.
1989 TRT tarafından yılın en başarılı pop müzik sanatçısı seçildi.
1990 "Darısı Başınıza" adlı albümü ile birlikte, başarılarının doruk noktasına ulaştı.
1991 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı Ünvanı'na layık görüldü.
1996 Japonya'da büyük bir konser vererek, "Live In Japan" adlı albümünü çıkardı.
1998 Aralık 1998'de 7'den 77'ye programının 378. bölümünü çekerek, Türk Televizyon tarihinde bir rekora imza attı. Bu, efsane tv programının son bölümüydü.
1999 "Mançoloji" albümünün çalışmalarına başladı. Ancak, "Ömrümün Sonbaharında" şarkısında dediği gibi, son şarkısını tamamlayamadan hayata veda etti.
(kaykanlar:http://www.barismancomix.com/http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=422)



* Tarih 02 Şubat 1999'u gösteriyordu acı haberi duydugumda, o uzun saclı adam cocukluk kahramanımız 7'den 77'ye herkesin sevgilisi Barış Manco yenik düşmüştü hayata, yanlız bırakmıştı tüm sevenlerini. Müsadenizle Çocuklar demişti, unutmayın ki dunya fani veren Allah alır canı.. İnsanın öğrenmesi gereken ilk dil; tatlı dildir demişti Barış Manço, ve hep o doğrultuda sürdürdü hayatını onu hep tatlı diliyle, özellikle cocuklara ve yaşlılara gösterdiği önem ve ilgiyle kaldı hafızalarımızda. Herkesin aklında hayatında mutlaka bir Barış Manco şarkısı vardır kimi unutamadım demiştir, kimi gülpembe sevdiğine, her bayram illa bir kere bugun bayram erken kalkın çocuklar tembihini hissederiz hala, Tarzını, müziğini, şarkılarını, dunya görüşünü her yönünü sevdiğim mükemmel bir insandı. Türkiye'nin görebilecegi ender insanlardan biriyfi her na kadar kendisi kırk yılda bir gelir barış gibisi dese de bundan sonra gelmez onun gibisi bence.

8 Şubat 2010 Pazartesi

Aslantepe Ali Sami Yen Spor Kompleksi

Daha önce benim aklıma gelmişti dememek için şimdiden yazmaya karara verdim. Gerçi doğmamış çocuga don biçmek gibi olacak ama olması gerekeni önceden paylaşmak istedim. Malumunuz yıllardan beridir sehir efsanesine dönüşen Galatarasaray'ımızın yeni stadının yapımı tum hızıyla suruyor. Başı, ortası, yeri, inşaatı, ihalesi kısaca herseyi ayrı bir sansasyona sebep olan stadımızın açılışı nasıl olmalı peki? Şüphesiz ki tum dunyada ses getirecek bir organizasyon yapılmalı onun için de tek aday var bence, F. Rijkaard'ın hatrı, Turk Hava Yolları'nın kulisi, Haldun Üstünel'in karizması ve iş bitiriciliği ile Galatasarayımızın Ali Sami Yen Spor Kompleksinde yapacagı ilk mac FC Barcelona ile olmalıdır bence, yakışanı da budur zira.

2 Şubat 2010 Salı

İstikrar Abidesi

# yorumsuz

Daha önce sırasıyla;
 Galatasaray,
Çaykur Rizespor,
Göztepe,
Siirt Jetpaspor,
Fenerbahçe,
Ankaragücü,
Gençlerbirliği,
Konyaspor,
Samsunspor,
Ankaragücü,
Trabzonspor,
Konyaspor,
Seul 
Ankaragücü
formaları giyen Ceyhun Eriş
Denizlispor’la 1,5 yıllığına anlaşmış,
Hayırlı olsun...

* Tek rakibi Yılmaz Vural olsa gerek bu kardeşimizin, fakat teknik direktorluk kariyerinde Kasımpaşa ile 19. takımını calıştıran Yılmaz Vural'ı gecmesi zor gibi gorunuyor.(Malatyaspor Bursaspor Gaziantepspor Eskişehirspor Sarıyer Trabzonspor Gençlerbirliği Konyaspor Çanakkale Dardanelspor Bursaspor Denizlispor Diyarbakırspor Adanaspor Çaykur Rizespor Ankaragücü Antalyaspor Vestel Manisaspor Kocaelispor Kasımpaşa S.K....)

Başkan İbrahim Kızıl’dan Tebrik Mesajı

#Anlamlı

Beşiktaş Jimnastik Kulübü Derneği´nin 31 Ocak 2010 tarihinde yapılan Olağan Seçimli Genel Kurul Toplantısı’nda Başkanlığa yeniden seçilen Sayın Yıldırım Demirören ve yönetim kurulunu tebrik eder, şahsım ve yönetim kurulu üyelerimiz adına yeni dönemde başarılar dilerim.


İbrahim KIZIL
Gaziantep Spor Kulübü Başkanı

*Yıldırım Demiroren'in tekrar başkan secilmesine en cok sevinen Gaziantepspor başkanı İbrahim Kızıl olmuş gibi gorunuyor. İlk kutlayan da o olmuş zira, takdir yüce halkın:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...